İlk defa, bundan altı yel evvel 2018 yılında Haber Gazetesi’nde köşe yazmaya başlamıştım. Edebiyattan siyasete kadar Samsun’un ve bütün Türkiye’nin meselelerine uzak kalmadan kendi meşrebimce düşünmeye çalışmak güzel ve bir o kadar da yazı yazma disiplini gerektiren bir işti. O zaman beni yazmaya sevk eden yeni bir şey söyleme ve kendini ifade etme ihtiyacı idi. O zamandan bu zamana Türkiye’de ve dünyada neler yaşandı, okuyucunun takdirine bırakıyorum.
Elbette, bir sosyal bilimler lisesi olarak ‘yazı’ ile ilk münasebetim bu değildi. Samsun Sosyal Bilimler Lisesi’nde arkadaşlarımızla altı sayı olarak yayınlanan bir kültür sanat dergisi olan Gelecek’i çıkardık. Yine, aynı lisede, içinde birçok akademik makalenin olduğu Makâlât ve Türkiye’nin önde gelen düşünür, şair-yazar ve entelektüelleriyle yapılmış söyleşilerin olduğu Mülâkât yayınlandı. Bütün bu entelektüel faaliyetleri, liseye yeni başlamış talebelerin sosyal bilimlerle ilk teması, ilk heyecanları olarak görmek gerekir.
Ben, kendimi daha sonra İstanbul Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi’nde buldum. Burada ve üniversitede – birçoğu akademik, çok sayıda makale yazarak sosyal bilimlerle alâkam devam etti. Tabii, sosyal bilimleri ilmi yönüyle olduğu kadar bir duruş ve şuur sahibi olma olarak da görmek gerekir.
Bundan böyle, yazı serüvenime Samsun Gazetesi’nde buradaki satırlarda devam edeceğim. Bana bu imkânı verdiği için bir kez daha Necdet Uzun’a teşekkür ederim. Lise yıllarında kendisinin Samsun Sosyal Bilimler Lisesi’nde yaptığı bir konuşmadan akılda kalanlarla devam edeyim:
“Taşrada gazetecilik yapmak her zaman daha zordur. Çünkü yerel meselelerle ülkenin gündemi arasında bir ikilem yaşarsınız. Yerel meselelerle ülkedeki siyasetin ‘sıcak konuları’ arasında bir denge tutturmak gerekir.”
Ben de bana ayrılan bu köşede; toplumun, kültürün, tarihin, edebiyatın meseleleri üzerinde Müslüman şuuru taşıyarak düşünme imkânları arayacağım. Yine, aynı şekilde, Türkiye’nin domestik ve beynelmilel konularıyla alâkalı – Samsun’u ihmâl etmeden, dilim döndüğünce yazmaya çalışacağım. Bu satırlarda, köşe doldurmak gibi çoğunluğun yapabileceği bir işten ziyade ‘fıkra’larımın bir araya geldiğinde anlamlı bir bütün oluşturacak yazılar olması beklentisi ve temennisi içinde olduğumu ifade edeyim.
Bizde, ilk gazetecilik Tanzimat’a dayanır. O dönemin gazete sayfalarının da oldukça renkli olduğunu ve Tanzimat aydınlarının kendilerini ifade ettiği ilk mecrânın gazeteler olduğunu söyleyebiliriz. Gazeteler, bu coğrafyada ilk kez ‘kamuoyu’ mefhumunun ortaya çıkmasını sağlamıştır. Dolayısıyla, Türkiye coğrafyasında ilk milli ve muhalif şuur Tanzimat gazetelerindeki fıkralarla cereyân etmiştir.
Bu yazıyı, ‘vatan şairi’ Namık Kemal’in “Hürriyet Kasidesi”ndeki bir beytiyle bitirelim: “Ne efsunkâr imişsin ey didâr-ı hürriyet / Esîrin aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten”
Gazi Giray Günaydın
[email protected]