Jose Saramago’nun Körlük kitabını okuduğumda etkisinden uzun bir süre çıkamamıştım. Çünkü kitap insanlığa, topluma, sisteme acımasız ama yerinde bir bakış açısı kazandırırken toplumsal düzenin ve insanlığın içinde taşıdığı karanlık yanlarını bir kez daha görmemi sağlamıştı.

Bir çürüyüşün öyküsü aslında…

Düşünsenize herkes bir anda kör oluyor ve körlük salgına dönüşüp koca bir ülkeyi sarıyor.  Salgın ve doğurduğu sonuçlar en ince detayına kadar tasvir edilmiş olsa da aslında mecazi bir körlükten bahsediliyor. 
Kitap, körlük kavramı üzerinden modern insan ve onun ürettiği liberal demokrasiye eleştirilerinin yanı sıra toplumsal bir eleştiri yapıyor. Eleştirilerin sosyolojik boyutu da inanılmaz. 
İnsanların körleşmeye başladığını değil, aksine herkesin kör olduğunu, bakabilen ama görmeyen insanlar olduğumuzu çıplak bir şekilde anlatıyor. İnsanların yanındakini görmeden, umursamadan hayatlarına devam etmesine, yönetenlerin insan yaşamını değersizleştiren tutumlarını bir kez daha gördüm. Aslında eser üzerine konuşulması gereken o kadar çok şey var ki, yazarın üslubu, yazım kurallarına aykırılığı, olayın geçtiği yerin bilinmemesi ve en çok dikkatimi çeken karakterlerin isimlerinin olmaması… Körlük, sizin de kendinizi içinde hissedeceğiniz, bulabileceğiniz bir kurgu. Dalga dalga yayılan körlüğün ortaya çıkardığı kargaşa ortamını toplumun görmeyen gözlerle cinayetlere, saldırılara, hırsızlıklara ve zorbalıklara tanık olduğunu ve insanoğlunun içinde taşıdığı vahşi davranışları dışa vurmasının bir yansıması. Çok tanıdık gelmiyor mu bu durum? Onlarca suç işleniyor, yüzlerce hata ve yanlış var, herkes bunların farkında ama görmezden geliyor, susuyor ya da susmak zorunda kalıyor…

Tepki vermeyen hatta göz yuman insan, insanlar…

İnsanlığın ve vicdanın gitgide eridiği bir düzen.  Okudukça kendi dünyanızla yüzleşiyorsunuz ve zamanla ne çok şeye kendi isteğimizle kör kalmışız diye düşünüyorsunuz. 
Birkaç saniye gözlerinizi kapatın ve düşünün  “Herkes kör, kimse kimin ne yaptığını görmüyor.” 

Karanlıklar içindeki bir hayatı hayal etmek…

Kitap sesiz çığlıklarla bakabilen ama görmeyen insanlar olduğunu haykırıyor. Körlük bir metafor olarak ele alınırken, bakmakla görmek arasındaki o ince çizgiyi işlemiştir. İnsanlara bir ayna tutuyor. Toplumsal eşitsizliklerin var olduğu ve sistem tarafından yeniden üretildiği düzen içinde nasıl kör olduğumuzun yazılmış bir örneği...