Hayat bazen beklenmedik şekilde üzerimize yıkılır. Umutla çıktığımız yollarda hayal kırıklıkları, dost bildiklerimizden gelen ihanetler, beklenmeyen kayıplar ve içimizi kemiren sessizlikler vardır. O anlarda insanın içi donar, yüzü asılır, gözleri buğulanır. Ama işte tam da o an… En karanlık an… Gülümsemelisin.

Çünkü gülümsemek; güçlü olmak demektir. Her şeye rağmen ayakta kalmak, yıkılmadığını göstermek, seni izleyen dünyaya meydan okumaktır. Gülümse ki insanlar seni zayıf sanmasın. Gülümse ki düşmanların galip geldiklerini düşünmesin. Gülümse ki kalbindeki kırıklıklar gözlerinden akmasın.

Unutma, insanlar seni anlayamaz her zaman. İçinden geçen fırtınayı görmezler. Onlar sadece dışarıdaki duruşuna, bakışına, ses tonuna bakar. O yüzden gülümse. Acını içine göm ama yüzünü güneşe çevir. Çünkü her zaman seni anlayan çıkmayacak. Ama sen kendini korumak zorundasın. Yıkılma. Gülümseyerek inşa et kendini, her gün biraz daha.

Bu hayatta seni sen yapan şey, yaşadıkların değil, onlara karşı gösterdiğin duruştur. Yüzüne takındığın tebessüm, bir zırh gibidir. Seni korur. Seni tamamlar. Ve bazen bir gülümseme, kelimelerden daha yüksek sesle bağırır: “Ben buradayım. Her şeye rağmen ayaktayım.”

İnsanlar seni yıkmaya çalışacak. Belki gücünü kıskanacaklar, belki neşeni boğmak isteyecekler. Ama sen gülümsemeye devam et. Çünkü o gülümseme; senin direnişin, hayata tutunuşun, dimdik duruşundur. Her düştüğünde yeniden kalkacağının sessiz sözüdür.

Kırılmış olabilirsin, ama paramparça değilsin. Yorulmuş olabilirsin, ama vazgeçmiş değilsin. İçin ağlasa bile dışınla güç verebilirsin başkalarına. Ve bir gün… O içten gülümseme, gerçekten mutlu olduğun anlarda yerini bulacak. O zaman işte, her acının seni ne kadar güçlü kıldığını daha iyi anlayacaksın.

Sadece gülümse. Gülümse ki insanlar seni yıkamasın.
Ve unutma: Bazı savaşlar sessizce kazanılır, sadece bir gülümsemeyle…