Anne olmak, bir kadının yaşamındaki en derin dönüşümlerden biridir. Sadece bir rol değil, bir kimlik, bir sorumluluk ve çoğu zaman kelimelere sığmayan bir sevgi biçimidir. Gece uykusuzlukları, bitmek bilmeyen endişeler, fedakarlıklarla dolu günler… Hepsi bu yolculuğun ayrılmaz parçaları. Ama bir tebessüm, minicik bir kahkaha, gözlerin içindeki o sıcak bakış; tüm yorgunluğu silip götürmeye yeter.

Anne olmak zordur çünkü sürekli bir denge kurmak gerekir. Kendinle, çocuklarınla, hayatın diğer yükleriyle. Kimi zaman yetersizlik hissiyle baş başa kalırsın, kimi zaman en iyi niyetle yaptığın şey bile eleştirilir. Ama çocuğun sana “anne” dediği anda, işte o an, her şey yerli yerine oturur. Kalbinin tam ortasına işleyen o kelime, tüm sorumlulukların üstünü bir sevgi örtüsüyle kaplar.

Annelik, planlara sığmayan bir deneyimdir. En iyi hazırlandığını sandığın anda bile hayat seni bambaşka bir köşeden sınar. Ve her sınavın sonunda, biraz daha güçlenmiş, biraz daha sabırlı, biraz daha sevgi dolu birine dönüşürsün. Çünkü annelik, sadece çocuğu büyütmek değil, kendini de büyütmektir.

Tüm zorluklara rağmen bir annenin tek motivasyonu çoğu zaman bir gülümsemedir. O minik ellerin sana sarılışı, yorgun bir günün sonunda “seni seviyorum anne” demesi, tüm acılara merhem olur. Bu yüzden “anne olmak zor ama gülüşü yeter” demek, bu yolculuğun en sade ama en güçlü özeti gibidir.

Çünkü her annenin hikayesi farklıdır ama hissettiği sevgi aynıdır: Karşılıksız, koşulsuz ve sonsuz.