Çağırmak, yardım talep etmek, yalvarmak; küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vaki olan talep ve niyaz; sığınmak, nida gibi manalara gelen. dua, Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesi, sevgi ve ta’zîm duyguları içinde lütuf ve yardımını dilemesidir. Başka bir deyişle kulun bütün benliğiyle yüce yaratana yönelerek ondan istek ve dilekte bulunmasıdır. İnsan yapacağı işlerde devamlı Yüce Allah’a muhtaçtır. Allah-u Teala’nın dilemesi olmadan kulların dilemesi mümkün değildir. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de insanlardan dua konusunda en temel istenen şey Alla’tan başkasına dua edilmemesidir. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır. “Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!” (Şuara 213) Dua, kişiye Allah katında değer kazandıran en temel unsurlardan biridir. Dua, Allah'ın (cc) büyüklüğünü dile getirme, O'na yalvarma, hamdetme, şükretme, O'nu övme ve aynı zamanda Allah'a karşı sevgi ve saygı sunma ifadesidir. Dua, kul ile Rabbi arasında irtibatı sağlayan bir ibadettir. Hz. Peygamber,; “Dua ibadetin özüdür” buyurmuştur. Kur’an-ı Kerim’de insanlardan dua etmesi, dua edenin duasına icabet edileceği ve nasıl dua yapılması gerektiğine dair birçok ayet vardır.  Rabbimiz dua edenin duasına cevap vereceğini; “Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki  doğru yolu bulmuş olurlar.”(Bakara,2/176) şeklinde ifade etmektedir. Dua; zaman ve mekân bakımından süreklilik gösteren, kulun Yaratıcısıyla sürekli bir biçimde iletişimde bulunduğu bir ibadet olarak tanımlanabilir. Allah kendisine kulluk için yarattığı insandan kendisini tanımasını ve kulluğunu göstermesini ister. Kulluğun özü ise duadır! Nitekim Rabbimiz yüce kelamında:  “(Resûlüm!) De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan,25/77.) buyurarak ona dua etmenin kendi katında ne kadar önemli ve değerli olduğunu bize bildirmektedir. Nasıl ki her kapıdan talepte bulunmanın ayrı bir şekli ve usûlü varsa, Allâh’a duâ ve niyâz etmenin de bir âdâbı vardır. Bu sebeple mü’min, her şeyden önce acziyetini müdrik bir şekilde huzûra durmalı, teslîmiyet ve sükûnetle boyun eğmelidir. Yöneldiği kapının her ihtiyacı karşılamaya gücünün yeteceğini bilmeli, fakat Rabbinden dâimâ “hakkında hayırlısı”nı istemelidir. Zira kul, kendisi hakkında neyin hayır, neyin şer olduğunu her zaman bilemez. Kulun dua ile Allah'a yönelmesi, aslında O'nu hakkıyla tanımaya çalıştığı ve tazim ettiği anlamına gelir. Yüce Yaratıcı'nın isteği de zaten bu değil midir? Duâ; gurur, kibir ve benliği Hakk’ın kapısında terk edebilmektir. İnsanın kendi âcizliğini ve fânîliğini itiraf ederek, ilâhî rahmetten merhamet ve yardım dilenmesidir. Kulun Allah (cc) karşısında haddini ve konumunu bilmesi, O'nun büyüklüğü karşısında sevgi ve saygı ile boyun eğmesi... Belki de bu aczi somut olarak dillendirdiği için dua, kulluğun ve ibadetin özü sayılmıştır. Dua esnasında kul, yaratan Rabbine samimi şekilde hâlini arz eder; âcizliğini, güçsüzlüğünü dile getirir; o yüce makamdan yardım, bağış, af, merhamet, güç ve destek ister. Böylece O'na olan bağlılığını, teslimiyetini ve samimiyetini gösterir. Dua ibadetin özüdür. Dua kulun Yaratıcısına yönelmesidir. Dua kulların kulluklarının bir gereğidir. Dua kulluk borcunun yerine getirilmesidir. Dua hayatta karşılaşılacak sıkıntılara göğüs germede insana en büyük destektir. Dua hayatımızın parçasıdır. Dua Rabbimizin bizlere değer vermesine vesiledir. Dua Rabbe giden yoldur. Dua Peygamberler mirasıdır. Dua ruhun Allaha yükselişidir. Dua maddi ve manevi takviyedir. Dua kardeşlerimize en büyük hediyemizdir. Dua mazlumun sığınağıdır. Dua duyarlı olmaktır. Dualarda buluşma duasıyla…


Hacı Mehmet AKDOĞAN
Uzman Vaiz/SAMSUN