Tarım ve Orman Bakanlığı, gıdalarımızdaki katkı maddelerini,sahtekarlıları bir rapor ile açıkladı. Vatandaş olarak kime sorsanız, gıda güvenliği konusunda endişeli. Gıda üretiminde her ne kadar denetim olsa da bu konuda elinden geleni yapan kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyoruz ancak gıda denetimini yapan kurum ve kuruluşlarımız yetersiz, bunu bir önceki yazılarımda da söylemiştim.
Önce, yeni bir yapılanmaya; her ilimizde gıda güvenliği ile ilgilenecek, bu görevi sürekli yapacak, yeterli eleman ve kaynağı olan, özerk kuruluşlara ihtiyacımız var. Amerika’daki Gıda, İlaç ve Kurumu (FDA) gibi.
Kaç yıldır, sebzelerimizin pestisit kalıntıları nedeniyle ihracat yaptığımız ülkelerden geri çevrildiğini, ihracatçının mağdur olduğunu, ülke ihracatının zan altında kaldığını ve ekonomik olarak geleceğimizi de ipotek ettiğimizi biliyoruz. Ancak maalesef yaşanan olumsuzluklara, ihraç ürünlerimizdeki tarım ilacı artığı ve pestisit sorununa hala çözüm bulmuş ve geleceğe dair uzun vadeli toplumu ve karşı tarafı ikna edici bir program ortaya koymuş değiliz.
Bir ay içinde, “Türkiye’den Fransa ve İsveç’e giden Antep fıstığı ve kuru incirde kanserojen madde” başlığıyla çıkan haberler malümun ilanı değil mi?
Aynı haberlerde; ” Türkiye’den ihraç edilen ancak yüksek miktarda pestisit kalıntı ya da aflatoksin bulunduğu gerekçesi ile iade edilen ürün sayısı, her geçen gün artıyor” şeklindeki ifade de daha kaygı verici. 734861 ve 734849 numaralı bildirimde bir ürün için izin verilen aflatoksin B1 miktarının 6 mikrogram/kg- ppb olması gerekirken, yapılan testler sonucu bu kuru incirlerde 131+40 mikrogram/kg –ppb olarak tespit edildiği…. aynı şekilde Antep fıstığında da aflatoksin B1 tespit edildiği ve sınırın çok üzerinde olduğu rapor edilmiş.
Avrupa Birliği’nin gıda ve yem ticaretinde kamu sağlığını korumaya yönelik olarak paydaşlarını bilgilendirmek için kullandığı Gıda ve Yemler için Hızlı Alarm Sistemi’nde (RASFF), 2024 yılının ilk 11 ayının verilerine göre Türkiye’den ihraç edilen 281 ürünle ilgili pestisit oranının aşımı nedeniyle ret kararı verildiği, bu oranın 2023 yılında 167 olduğu düşünülürse daha ciddi ve acil tedbirlere ihtiyaç olduğu kesindir. Ülke ekonomisinin bu tür ihmale ve zaman kaybına tahammülü yoktur,zannediyorum. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın da bu arada pestisit kalıntı limitlerini güncelleyerek AB standartlarına uyumlu hale getirdiği açıklandı. Yeni düzenleme ile birçok gıdada limitler düşürülürken, ithal ürünlerin sıkı denetime tabi tutulacağı bildirildi.
Ancak, tekrar etmekte yarar var. Gıda güvenliği ve denetimi, oldukça büyük bir ekip ve sürekli çalışma ile sağlanabilir. Gıda güvenliği, tebliğ yayınlayarak kağıt üzerinde başarılı olunabilecek bir alan değildir. Ülkemizin bu sorunu yapısal ve kapsamlı bir program ile çözülememesi durumunda, bu tür haberlere daha çok rastlayacağız demektir. Gıdanın üretim sürecinde, çiftçilerin eğitilmesi, denetlenmesi, ürünün laboratuvar analizinin yapılması ve bunun altyapısının oluşturulması şarttır. Gıda sağlığı alanında mevcut denetim ekibinin yanında zabıta gücü, çok geniş alanı denetleyecek ekip ve bu ekipleri koordine edecek laboratuvar şartları sağlanmalıdır.
Geçen yazımda bitirdiğim aynı cümle ile konuyu bağlamak istiyorum. Gıda sağlığı ve güvenliği ile ilgili haberleri maalesef daha çok göreceğiz, köklü çözümler üretilemezse,TBMM görev sizde...
Acil çözüm gerekmiyor mu?
Mustafa Emin Dinççağ
Yorumlar