İlk şiir kitabım Harflen Kanatlarımla, Mavi Gök Yayınları etiketiyle basılıyor. Bu şiir kitabının gizemi hakkında, ser verip sır vermeden birkaç kelâm etmeye çalışacağım. Kitap, 2017 ile 2025 yılları arasında yazılmış şiirlerin terkibinden müteşekkil. 100 küsür sahifelik bu kitapta toplam 56 şiir bulunuyor.
Hiçbir şiir, yalnızca bir şiir yazma hevesiyle ya da satırları karalama amacıyla ortaya çıkmadı. Yazdığım şiirlerin yazılması bir zaruretti ve ben de o zaruretin neticesi olarak bu şiirleri yazdım. Şiirler kendilerine hayat buldular ve artık yaşıyorlar.
Kitabın adıyla başlayayım. Pekâlâ, Türkçe’de ve Türk kamusunda “Harflen” diye bir kelime olmadığını biliyorum. Yeni bir kelime icât etmek gibi bir derdim olmasa da kitabın içindeki ‘şiirlerden bir şiir’ vasıtasıyla böyle bir kelime husule geldi.
“Harflen” tabiri ya da müstakbel kelimesi, tıpkı daktilo harflerinin kâğıda nakşolması gibi harfi mıhlamak demek. Bu iş bana yüzüğe taşı mıhlayan Kapalıçarşı ustalarını hatırlatıyor. Yani, harf ait olduğu yere mıhlanarak âdeta ait olduğu yeri buluyor, hayata geliyor ve canlılık kazanıyor. “Harf” kelimesinin “-len” eki alması kelimeyi var eden harflerin teker teker böylesi bir ‘çakmak’ ya da ‘çivilemek’ işini ortaya çıkarıyor. Meselenin bir boyutu daha var: Mıhlanan harfler öteki harflerden daha farklı ve başka olarak her biri tek başına müstesnalar ve var olması daha müşkül, daha çok emek sonucu ortaya çıkıyorlar. Bu şiir kitabındaki her bir şiir, her bir mısra, her bir kelime ve harfler de böylesi bir zorluğun, emeğin ve sancının neticesi. Dolayısıyla, Harflen Kanatlarımla kitabında her harf kendi benliği ve kimliğiyle vücut buluyor. Bir kadının/erkeğin ait olduğu kişiyi bulması gibi belki de harfler de, – keskin bir vuruşla ama kırılmadan/parçalanmadan ait oldukları yere mıhlanıyorlar.
Kitaptaki şiirler 3 ayrı bölüme ayrılarak tasnif edilmiş. İlk bölüm, “Ellerimde Ruj Lekeleri”. İkinci bölüm, “Naylon Sevenler Cumhuriyeti”. Ve son bölüm de “ben bu sefer İbrahim” kısmı. Bölümler hakkında teferruatlı ve spesifik bir şekilde bahsetmek istemiyorum ancak birkaç temadan bahsedebilirim. Harflen Kanatlarımla kitabında kadim anlatılar çok güçlü. Esas kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’den ilhamla var olan pasajlar ya da peygamberler hakkında bildiklerimiz alt metinde sürekli var oluyorlar. Özellikle de Hazreti Yusuf kıssaları, Hazreti Musa’nın kavgası ya da Hazreti İbrahim’e ilişkin durumlar şiirlerin kompozisyonu içerisinde kendilerine yer buluyorlar. Aslında bu kitap, baştan aşağı Hazreti Yusuf’a dair konuşmalardan ibarettir. Yusuf ya da Yusuflar konuşmaktadır, hissetmektedir ve anlatmaktadır. Ancak kitapta Yusuf adını bulamazsınız. Zaten, olması gereken şiir de bu değil midir?
Aşk ve ilim arasında da hep bir çatışma var. Şiirlerin bazıları aşk ve ilim arasındaki bu gerilimin sahnesi oluyorlar. Aşkın kendisine âşık olmak ya da aşıklığa âşık olmak durumları var olsa da kadınlar erkeklere yahut erkeklerin kadınlara bakışına dair izler de bulmak mümkün. Bu kitapta, birbirleriyle mukabele edercesine delikanlılık çağındaki kadınların ve erkeklerin birbirleriyle konuşması ve birbiri hakkında düşündükleri mısralar arasında dolaşıp duruyor.
Son olarak birkaç kelâm daha ederek bitireyim. Bu kitaptaki bazı şiirlerin oturduğu aks bizim Tanzimat’tan beri yaşadığımız modernleşme deneyimlerimizin bir neticesi olarak kendimizi içerisinde bulduğumuz modern Türkiye Cumhuriyeti’ndeki hâli pür melalimize dairdir. Cumhuriyet devrinde artık mütebessim bir yeni insan vardır. Bu yeni insan acaba ne kadar hürdür? Ne denli gerçek mânâda bağımsızdır? Ya da yeni Cumhuriyet insanının sahip olduğu bu hürriyet dünyadaki iki kutup arasında sıkışmış kalmış mıdır? Yani, sosyalist ve kapitalist blokların yıkılmasıyla yine emperyal hikâyenin bir parçası olarak kendisine çok kutuplu bir özgürlük alanı mı bulmuştur? Ve elbette şunu sormak gerekir: Cumhuriyet’in yeni insanı tek bir insan tipi midir, artık 2000’li yıllarda çeşitlenmemiş midir? İşte, bu kitapta siyasal ve sosyal boyutlarıyla Tanzimat’tan beri yaşadığımız ikilemin Hazreti Musa’nın kavgalarıyla nasıl benzeşerek var olduğunu da anlatmaya çalıştım.
Bugün; şiir bize onurlu, haysiyetli ve Allah’a dayanıp dünyadaki bütün putları lanetleyecek bir özgürlüğü sağlayabiliyor mu? Kadın erkek birbirimizle daha latif bir şekilde muhabbet etmemizi ve birbirimizi daha usturuplu anlamamızı sağlayabilecek mi? Şiir bizi daha iyi, haysiyetli ve ahlâklı bir insan yapabilecek mi?
Gazi Giray Günaydın