Her sabah milyonlarca insan direksiyon başına geçiyor; kimisi işe, kimisi okula, kimisi hastaneye, kimisi bir yakınına gidiyor. Hepimiz bir şekilde trafikteyiz. Aracımız olsun olmasın, yaya ya da sürücü olarak bu devasa düzenin birer parçasıyız. İşte tam da bu yüzden, trafik yalnızca ışıklardan, tabelalardan ya da hız sınırlarından ibaret değil. Trafik, aslında bir toplumsal yaşam alanı. Bu alanın sağlıklı işlemesi için sadece kurallara değil, bir de adı çokça unutulan bir şeye ihtiyacımız var: trafik adabı.

Trafik adabı, en yalın haliyle trafikte birbirimize saygı göstermemiz, sabırlı, anlayışlı ve dikkatli olmamız demektir. Peki neden bu kadar önemli? Çünkü trafik adabının eksikliği sadece kazalara değil, aynı zamanda stresin, öfkenin, şiddetin artmasına da neden oluyor.

Bir kırmızı ışıkta durmak, evet kuraldır. Ama yeşil yanar yanmaz korna çalmak, sabırsızlık ve tahammülsüzlüktür. Kavşakta bir yayaya yol vermek, evet yasayla zorunludur. Ama bunu gönülsüzce, neredeyse çarparcasına yapmak, adapsızlıktır. Trafik adabı, bu ince çizgide kendini gösterir.

Ne yazık ki günümüzde trafikte giderek artan bir bencillik ve agresyon var. Sinyal vermeden şerit değiştirenler, ambulansa yol vermeyenler, park yasağını hiçe sayanlar… Bunların her biri sadece birer kural ihlali değil, aynı zamanda birer saygısızlık örneğidir. Oysa düşünün: Bir ambulansa yol vermek, bir cana umut olmaktır. Bir yayanın geçmesine izin vermek, onun güvenliğini gözetmektir. Trafikteki her hareketimiz, bir başkasının hayatına doğrudan etki eder.

Trafik adabı, sadece başkaları için değil, kendimiz için de önemlidir. Agresif sürücüler sadece karşısındakini değil, kendilerini de riske atarlar. Oysa anlayışlı bir tavır, sabırlı bir sürüş, hem kazaların hem de tartışmaların önüne geçebilir. Bu bir erdem meselesidir. Belki de en çok da, çocuklara nasıl bir örnek bıraktığımızla ilgilidir.

Çocuklar, sadece sınıflarda değil, arabaların arka koltuklarında da eğitim alırlar. Babasının bir kornaya öfkeyle bastığını, annesinin yayaya yol vermediğini gören bir çocuk, bu davranışları normalleştirir. Oysa trafik adabı, nesilden nesile aktarılması gereken bir bilinçtir. Yollarda gördüğümüz her çocuk, geleceğin sürücüsüdür.

Trafik adabını geliştirmek için ne yapabiliriz? Öncelikle kendimizden başlamalıyız. Sinyal vermeyi, yayaya yol vermeyi, hız sınırına uymayı alışkanlık haline getirmeliyiz. Sabırlı olmalı, öfkemize hâkim olmalı, haklı olsak bile hoşgörülü kalabilmeliyiz. Ayrıca çevremizi de uyarmaktan çekinmemeliyiz. Kırıcı olmadan, öğretici bir dille konuşarak trafikteki yanlışları fark ettirebiliriz.

Unutmayalım: Trafik, sadece yolların değil, insanların da kesiştiği bir yerdir. Ve bu kesişim noktasında insanlık kazansın istiyorsak, önce adabı öğrenmeliyiz. Kurallar bizi yolda tutar, ama trafik adabı bizi insan kılar.