Şarklı, Garplı; yani Doğulu ve Batılı sözü aslında bir düşünce sistemini de ifade eder. Bu kapsamda, "Şevket Rado, Eşref Saat’te Çalışma Zevki başlıklı yazısında:
Şimdi bir kitap okuyorum. Bu kitabın muharriri, insan kafası, diyor sahibinin yapmak istediği şeyi yapmak çarelerini mutlaka bulacak şekilde yaratılmış bir cihazdır. Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz, diyen atasözü de bu fikri teyit ediyor. Nice büyük adamlar, insan kudretinin takati dışında zannedilen muazzam işleri, yalnız azimleri sayesinde başarmaya muvaffak olmuşlar, o işleri yapmayı akıllarından bile geçirmeyen insanlarsa varılan netice karşısında şaşakalmışlardır. Atatürk’ün çok güzel bir sözü vardır: "Zafer, der zafer benimdir diyebilenindir." Zafer, benimdir demek, muvaffak olacağım demektir. Muvaffak olmak fikrini kafanın içine iyice yerleştirmek ve kafayı daima o istikamette çalıştırmak demektir.

Şarklı ile Garplı arasında, yaşamayı anlamak bakımından büyük fark vardır. Şarklı daha kolay razı olur. Kanaatkardır. Bir lokma bir hırkaya eyvallah eder. Halbuki Garplı, öyle değildir. Bir lokma bir hırka, yani karnı tok sırtı pek olmak ona yetmez. İyi bir yerde oturmalı, evi dayalı döşeli olmalı, medeniyetin, insanlığa bahşettiği nimetlerden kendisi de faydalanmalı. Niçin çoluğunu, çocuğunu daha iyi şartlar içinde büyütmesin? Tiyatrodan, sinemadan, musikiden o da hissesini almasın? Bütün bunlar Garplıya mütemadiyen daha iyiyi isteten, onu elde etmek için daha çok çalışmaya zorlayan sebeplerdir.

Başkalarını mesut etmek isteyen insan, önce kendisini mesut etmekle işe başlamalı derler. Saadet saridir. Hemen civarına doğru yayılmaya başlar. Mesut insanlardan mürekkep milletler de dünyada mesut milletleri temsil ederler.

El elden üstün gibi, her iyinin de daha iyisi vardır. Fakat daha iyiye kavuşmak, onu istemekle ona doğru canla başla çalışmakla mümkün olacaktır. Ne kadar iyi olursanız olun, daha iyi olmanız kabildir." diyor...

Yaşamayı Garplı ya da Şarklı gibi algılamakta karar sizin…
Kalın sağlıcakla…