Toplumsal yozlaşmanın
kirliliği içinde
"Temiz" kalabilme
mücadelesi veren
insanların
çabaları da olmasa,
bizi biz yapan
değerler, neredeyse
hatırlanmayacak...
Hiçbir şey eskisi
gibi değil artık!..
"Eski" dedik de...
Eskiden, devlet malına
böylesine aleni biçimde
göz konulmaz ve
elde edilen
haksız zenginliklerle
övünülmezdi...
Eskiden hırsız,
garibanın
evine girip,
tencere-tavasını
çalmazdı...
Eskiden dolandırıcı,
takattan düşmüş
yaşlının
malını elinden
almak için
düzenbazlık yapmazdı...
Eskiden
engellinin
tekerlekli sandalyesini
çalmak,
utanç verici bir durumdu... 
Eskiden
"Torbacı" tabir edilen
uyuşturucu
satıcıları,
çoluk-çocuğu
yanına yanaştırmazdı...
Eskiden 
delikanlı adam,
öfke duyduğu
kişiye
yanında 
ailesi varsa,
ne laf söyler ne de saldırırdı...
Eskiden komşu demek;
onun malını ve namusunu
korumaktı...
"Eskiden" diye başlayıp,
ekonomik, sosyal ve
kültürel
ilişkilerdeki
samimiyetsizliklerle ortaya çıkan
olumsuzlukları
sıralamaya kalkışırsak,
işin içinden
çıkmak mümkün olmayacak!..
Bu ahlaki kirlenmişliğin
nedenlerinin
en başında;
"Üreten toplum"
yerine
"Tüketen toplum"
inşa ederek,
zahmetsiz kazançların
özendirilmesi
geliyor...
Havada bulup, tavada yiyenlerin 
toplumu böylesine sarmalaması
durduk yerde olmadı...
Milletin
değerleriyle
bağdaşmayan
film ve dizilerle
başlatılan
sürecin sonunda
sosyal medya mecralarında
görgüsüzlüklerin
sergilenmesi,
yozlaşmanın adeta "Katalizörü" oldu...
Başkalarının
yiyemediği, içemediği
ve giyemediğini
marifetmiş gibi
adeta insanların gözlerinin
içine sokarcasına
paylaşmak;
çürümüşlüğün kıskancında
boğulan
yeni nesli,
milli ve manevi 
değerlerimizden
söküp, aldı...
Öyle ya onların neyi eksikti?..
Hep birlikte pirincin taşını ayıklayalım şimdi?..
Giderek çöken
ailelerde,
bireylerinin
her biri kendi aleminde...
Kimsenin kimseden
haberi yok!..
Meseleyi sadece
maddiyata indirgemiyorum...
Çünkü bu yozlaşma,
parası olanı da 
mutsuzluğun girdabına attı...
Geçmişte yoklukları da gördük...
O dönemlerde
parası olanın
bile alamadığı şeyler vardı...
Birilerine göre,
"Yeni dünya
düzeni"
bu...
Peki, İsveç'te neden 
bu düzen yok?..
Geçmişte bu ülkede yaşanan
bir olayı hatırlatırsam,
ne demek istediğim
daha iyi anlaşılacaktır sanırım...
"1970'li yıllarda,
Noel kutlamaları öncesinde, Stockholm'ün en büyük alışveriş merkezlerinden birinde
ilginç bir soygun yaşandı. Mağazanın üst katlarından birindeki oyuncak bölümüne gelen Noel Baba giysili kişiler, mağaza yönetiminin emriyle bütün oyuncakların caddeye çıkarılacağını söyledi. Oyuncaklar, çalışanların yardımıyla
mağazanın önündeki caddeye indirildi ve
yoldan geçenlere
"Noel nedeniyle
mağazanın
hediyesi" diye dağıtıldı.
Oyuncaklar kapış kapış alındıktan sonra
bunun bir soygun olduğu anlaşıldı.
Noel Baba kılığındaki soyguncular kaçıp gitmişlerdi.
Aynı akşam soygunun sorumluluğunu bir örgüt üstlenmiş,
İsveç halkına kapitalistlerin sırtından Noel hediyesi verildiği
açıklanmıştı.
Bu arada, Stockholm polisi bir çağrı yaparak,
soyguncuların
yakalanmalarının imkansız olduğunu ve bu oyuncakları
alanların iade etmesinden başka çare bulunmadığını belirtti. Çok geçmeden
yüzlerce oyuncağı
eve götürmüş olanlardan iki kişi hariç
hepsi geri getirmişti. Geri getirmeyen iki kişinin de
İsveçli olmadığı anlaşılmıştı"
...
Gidişatı tanımlamak için
fazla söze
gerek 
var mı?..