İnternet çağıyla
dünya, adeta küçük bir köye dönüştü...
Bu teknoloji sayesinde
ülkeler arasında vatandaşların
alışveriş
yapmaları
bir yana;
herkesin her şeyden
haberi var artık...
Bu yüzden,
gazetecilikte de
"Yerel", "Bölgesel" ve "Yaygın"
medya kavramlarının
anlamı kalmadı...
Çünkü, "Yerel" olarak
tanımlanan
sitelerde
yayımlanan
önemli haber veya yorumlar,
dünyanın her köşesinden
milyonlarca
okuyucuya
ulaşabiliyor...
O yüzden
biz de zaman zaman
Gazze, Lübnan, Suriye veya
dünyanın neresinde olursa olsun
Türkleri ve Müslümanları ilgilendiren
konuları, tahlil etmek zorundayız...
Öngörüler 
doğru çıkınca
övünmek de
hakkımız...
Esat yönetimdeyken,
Suriye'de
her şeyin Türkiye'nin
lehine olacağını yazdık...
"Para dik gelse bile..."
başlıklı yazım
ve sonrasındakilerde,
olacakları
ifade etmiştim...
ABD'nin "Seçilmiş Başkanı" Trump,
istemese bile
Suriye'nin anahtarının
Türkiye'de olduğunu
söylemek zorunda kaldı...
"Dostça olmasa"
ifadesinin nedeni ise
terör örgütleri PKK/YPG'nin
köşeye sıkıştırılması
yüzündendi...
Terörist Masum Kobani'nin,
"Suriye Milli Ordusu" ifadesinden rahatsızlığından
bu anlaşılıyor zaten...
Türkiye; Suriye'de
13 yıldır
ektiğini biçiyor...
FETÖ'nün
MİT TIR'ları operasyonunun
nedeni de
şimdi
tüm gerçekçiliğiyle
ortada...
Türkiye,
"Suriye Milli Ordusu"nu
güçlü bir yapıya
dönüştürmemiş
ve terör örgütünün
Akdeniz'e
geçişinin önünü kesmek için
"Fırat Kalkanı"
ve "Zeytin Dalı-Afrin"
operasyonlarını
yapmamış olsaydı,
Trump, "Anahtar Türkiye'de" der miydi?..
Her şeyin bir zamanı var...
Şimdi soralım...
Suriye'deki süreç başlamadan önce
MHP Lideri 
Devlet Bahçeli'nin
"Vakit tamam" ifadesi,
bu gelişmelerle
anlam kazanmadı mı?..
Suriye Milli Ordusu'ndaki bazı askerlerin
omuzlarındaki, Türk Bayrağı
çok şey ifade etmiyor mu?..
ABD, İsrail ve terör örgütü PKK/PYD'nin
Türkiye'den rahatsızlığının
nedeni gayet açık değil mi?..