"Yüzyılın felaketi"
sonrasında
herkes tartışıyor
ve haklı olarak
suçluları arıyor...
Hedefte öncelikle
müteahhitler var...
Ya diğer sorumlular
nerede?..
Ne hikmetse
çoğu kimse
onların adını
bile ağzına almıyor...
Ben de "Neden öncelikle
müteahhitler
suçlanıyor
ve hapse atılıyor"
sorusunu
deprem bölgesine
yardım götürdükten sonra
Samsun'a dönen
müteahhit bir
arkadaşıma sordum...
"Bak abi anlatayım"
diyerek, söze başladı:
"Arsa var,
tapu getirildi,
bina
yaptırılmak
isteniyor. Önce belediyeye gidip,
imar durum belgesi
alınıyor. Sonra da
zemin için
jeofizik
mühendisinden onaylı
etüt
belgesi gerekiyor.
Yapılaşmaya uygunluğu
varsa mimari
proje
çiziliyor, ardından da
inşaat mühendisi
statik proje hazırlıyor.
Bütün bu belgeler,
inşaatın yapılacağı 
bölgedeki belediyeye sunuluyor ve
incelenmesi için ön onaya veriliyor. Yapılaşma uygun
ise belediye
yapı ruhsatı vererek,
belgeleri onaylıyor"
...
Süreci dinlerken neredeyse yoruldum;
"Eeee" dedim ve
"İnşaat ne zaman başlayacak?"
diye sordum...
Arkadaşım,
"Başlayacak ama 
süreç öyle kolay değil"
dedi ve
devam etti:
"Belediyenin verdiği izin belgesiyle
bina yapımına başlanıyor.
Bu arada, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı'nın havuz
tabir edilen
yönetim sisteminden
yapı denetim firması atanırken;
müteahhit de, bünyesinde
çalıştırdığı imza yetkili bir inşaat mühendisini
fenni sorumlu
olarak görevlendiriyor.
Yapım aşamasında
dökülen
her betondan örnek
alınıp,
TSE belgeli laboratuvarlara tahlile 
gönderiliyor. Demir işçiliğinden de fotoğraflar alınıp,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndaki
dosyaya konuluyor. Binanın yapımı aşamasında
dökülen beton, kalıp ve demir işçiliği
her seferinde
fotoğraflanıyor.
Yapı denetim firmaları,
yapılan işlemlerin
projeye uygun olup olmadığına
bakıyor. Eğer proje dışında herhangi bir işlem varsa
inşaatı durdurma yetkisi bulunuyor"
...

Bu defa “Bitmedi mi daha?” diye sordum...
Arkadaşım “Dur bakalım” dedi, “Acele etme”...
“Yapı denetim firması donmuş betondan (Karot) alıp, uygunluk için gerekli incelemeler yapılması amacıyla belediyeye başvuruyor.
Belediyenin teknik elemanları da binada inceleme yapıp, kolon  sayısı ve genişliği başta olmak üzere projeye uygunluğu  kontrol ediyor. Sorun yoksa yapı kullanım izni veriliyor”
...
O sözünü bitirdiğinde, “Ne yani meslektaşların masum mu?” diye takılmadan edemedim...
“Yok abi. Meselenin silsileboyutunu anlattım” dedi noktayı koydu... 
Arkadaşım, çalma-çırpma varsa, müteahhidin tek başına bunu yapamayacağını anlatıyordu aslında...
Bu kez o sordu:
“Anlattıklarımdan sonra
yıkımlarda sadece müteahhitler mi suçlu sence?”
...
Sustum kaldım... 
Gerçekten de bu işlerde dahli olan bir yığın insan var ama
ortalıkta bir tek müteahhitler
görünüyor...
Diğerleri nerede öyleyse?..
Bu sorunun yanıtını da ünlü tekerlemeden alalım!..

“Komşu, komşu hu!
-Hu, hu!
-Oğlun geldi mi?
-Geldi, geldi.
-Ne getirdi?
-İnci, boncuk.
-Kime, kime?
-Sana, bana.
-Başka kime?
-Kara kediye.
-Kara kedi nerede?
-Ağaca çıktı.
-Ağaç nerede?
-Balta kesti.
-Balta nerede?
-Suya düştü.
-Su nerede?
-İnek içti.
-İnek nerede?
-Dağa kaçtı.
-Dağ nerede?
-Yandı, bitti kül oldu”
...