Kıymetli okuyucularım, “Umut, toplumun nefesidir; nefesimizi birlikte büyütelim.”
Hayat bazen topal bir ördek gibi yürür; sendeleyerek, aksayarak… Bazen ağlamaklı bir günün gölgesinde, bazen umut dolu bir yarının aydınlığında.
Ama ne olursa olsun, insanı yaşatan tek şey vardır: Umut. Çünkü umut olmayan yerde hayat da, hayal de, mücadele de kurur.
Doğa her gün kendini yeniler; ağaçların devrildiği yerde yeni filizler çıkar, kuşlar kaybolan yuvasının yerine yenisini kurar. Peki ya insan?
İnsan da tıpkı doğa gibi bulunduğu ortama göre kendini şekillendirir; hayata direnir, yenilir, kalkar ve yeniden yürür. Çünkü insanın insana ihtiyacı vardır. Bir elin sesi çıkmaz; ama iki el bir araya gelince hem ses çıkar hem yol açar.
Toplumların özü, geleceğin mayası adalet, hak, hukuk ve kaliteli bir yaşam idealidir. Bu yüzden Mevlana’nın sözü her zaman kulağımda yankılanır.
Benim de yıllardır söylediğim bir söz var:
Kadın şiddet görüyorsa, toplum yaralıdır.
Kadına şiddet sadece bir bireyin değil, bir toplumun çürümesidir. Yasal düzenlemeler elbette gerekir; ama sadece yasa yetmez.
Toplumsal bilinç, eğitim, aile içi iletişim ve ortak duyarlılık şarttır.
Kadını hor gören değil, yücelten, değer veren bir toplum olmalıyız.
Çünkü kadın yaşamın nefesidir. Nefesimizdir.
Ekranlar gerçeği mi yaşatıyor, yanılsamayı mı?
Bugün toplumun en büyük yaralarından biri de ekranlarda normalleştirilen şiddet, lüks, sahte hayatlar, kolay para hayali ve emeksiz kazanma kültürüdür.
Bir yanda “Bu nasıl hayat?” diye isyan eden insanlar,
diğer yanda reyting uğruna sunulan yapay hayatlar…
Uyarılara, aile dramlarına, boşanmalara rağmen hâlâ “bahis oynayın, kazanın” diye reklamlar yapılması; kumarın “doğal” gösterilmesi;
gençlerin hayallerinin internet masalarında kaybolması…
Hepsi bir bütünün parçalarıdır.
Kumarın, bağımlılıkların, ekran illüzyonlarının sonu ise bellidir:
Hüsran.
Dağılan yuvalar…
Anne babasız kalan çocuklar…
Travmalarla büyüyen gençler…
Ve her akşam haberlerde izlediğimiz acı olaylar.
Çözüm hepimizde.
O zaman soru şu: Biz bu gidişe nasıl “dur” diyeceğiz?
Çözüm ne sadece devlette, ne sadece ailede, ne sadece okulda…
Çözüm, hepimizde.
Birlikte yazacağımız bir cümlede,
bir çocukla kuracağımız bir iletişimde,
bir ailede yeşerteceğimiz güven duygusunda…
“Sen – ben” demeden, “biz” diyerek…
Gelin, bu ülkeye yayılan yeni bir baharı birlikte yeşertelim.
Yarınlara daha temiz bir nefes bırakalım.
Karanlığa rağmen ışığı konuşalım, umudu büyütelim, adaleti ve sevgiyi çoğaltalım.
Son Söz
Toplumun ve ailenin en büyük ilacı doğru iletişimdir.
Doğru iletişim varsa; sevgi vardır, saygı vardır, adalet vardır.
“Toplumun nefesi biziz.”
Hoşça kalın.
Umutla kalın.
“Biz” olmanın sıcaklığını unutmadan…
Kazım İLHAN
Sosyolog ve Aile Danışmanı