Bir insan; hiç kimsenin malına mülküne, ve şerefine el ve dil uzatmıyorsa; tüyü bitmemiş yetimin hakkını da yememişse, Allah'tan başka kimden korkar?.. Böyle güzel insanlar arasında elbette haksızlığa uğrayanlar olmuştur... Ancak onlar, bu haksızlıklar karşısında da adaletin bir gün tecelli edeceğine de inanır... Çünkü, onlar doğruların gözle görülmeyen orduları olduğunu bilir!.. Sonuçta yanlış yapan, aslında kendine yapar!.. "Kurnazlığın sonu" adlı öyküm de işte bunu anlatıyor... * * * Kurnaz tilkinin bilmediği oyun yoktu. Ne zaman başı dara düşse, bir yolunu bulup kurtuluyordu. Yalancılık ve sahtekarlığıyla ün salan tanınmamak için kılıktan kılığa giren tilkinin foyasını meydana çıkaran güvercinler olmuştu. Bir radar cihazı gibi onu izliyorlardı. Bu durumdan rahatsız olmuş ve ormanın kralından tilkinin cezalandırılmasını istemişlerdi... Aslan, önce dikkate almamıştı ama ormanda huzursuzluk artınca, kükreyerek tilkiyi yanına istedi. Tilki, hastalık bahanesiyle birkaç gün bu ziyareti ertelemeye çalıştı. Amacı aslanın niyetini öğrenmekti. "Ya beni parçalarsa" diye de korkusundan neredeyse ölüyordu. Öyle bir ruh haline bürünmüştü ki, rüzgarın salladığı yaprak hışırtıları bile onu ürkütüyordu. "Kral benim kadar zeki değil, nasılsa kandırırım" diyerek aslanın karşısına çıkmaya karar verdi. Kafasında öyle çok senaryo üretmişti ki hangisini anlatacağını bilemiyordu. Aslanın huzuruna çıktı ve "Beni emretmişsiniz büyük kralım" dedikten sonra, ona bağlılığını bildirdi. Aslan, bir şey sormadan tilki anlatmaya başladı. Aslan, tilkiyi bilmese, sütten çıkmış ak kaşık sanacaktı. Müdahale edip sözünü kesti: "Senin ne mal olduğunu biliyorum. Bana kendini anlatma. Bir daha yaparsan seni kuyruğundan asarım" dedi. Aslanın bu sözleri demesine de tilkinin kafası karışmıştı. Hile yapmadan nasıl duracaktı. "Buradan kurtulayım da gerisi kolay" diye düşündü. Aslan, "defol karşımdan" diye kükredi ve onu huzurdan kovdu. Güvercinler bu olaya tanık olmuşlardı. Merakla hızla uzaklaşan tilkiyi izlediler. Onun ne yapacağını merak ediyorlardı. Can havliyle ormanın derinliklerinde gözlerden kaybolan tilki yorgun düşmüş, bir çalılığın dibine çökmüştü. Gözlerini kapayacakken yan tarafta avını parçalayan kaplanı gördü. Bütün gayretiyle kaçacağı sırada, kaplan seslendi: "Dur hele dur. Olanları duydum. Nasıl kurtardın kendini aslanın pençesinden?" Bu sözler tilkinin canına can katmış, gözleri çakmak çakmak olmuştu. Kuyruğunu da havaya dikti. "Aslan ne anlar kurnazlıktan onu kandırdım, kurtuldum" deyince, kaplan gülmeye başladı. Tilki, buna bir anlam veremedi ve sordu: "Neden gülüyorsun?" "Haline" dedi kaplan. "Kral seni parçalasaydı esas o zaman kurtulurdun. Şimdi korkudan her gün ölüyorsun zavallı!.." * * * Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...