Seçimin galibi,
CHP değil;
Ramazan ayında
hayat pahalılığını
daha net biçimde
hisseden
emekliler ve
dar gelirli
insanlardır...
Seçim tabloları 
tek tek incelediğinde;
İstanbul ve Ankara başta olmak üzere
birçok ilde oy yüzdelerindeki fark,
AK Parti'ye
ciddi bir uyarıyı
işaret etmektedir...
Yakın siyasi tarih;
böylesi ekonomik sorunların yaşandığı dönemlerde,
iktidarın ya büyük oranda
oy kaybettiğini ya da değiştiğini
göstermektedir...
1946 yılında
yaşanan
kriz, CHP'yi eritmiş ve
DP'nin kuruluşuna
zemin hazırlamıştır...
1958 yılındaki ekonomik kriz,
rahmetli Menderes'i
kaynak arayışına sürüklemişti.
ABD Başkanı Roosevelt,
Başbakan Menderes'e
istediği
300 milyon dolar
krediyi vermeyince;
iktidar yönünü Rusya'ya
çevirmişti. Menderes, sebze ve meyve ihracı karşılığında
kredi sözünü almıştı ama
anlaşma için
Rusya'ya gitmeden
27 Mayıs 1960 ihtilali ile
iktidardan uzaklaştırılmıştı. Ve demokrasi tarihinde kara leke olarak anılan ceza sonucunda "idam" edilmişti...
12 Eylül ihtilalinin de nedeni
aslında ekonomikti. Faturasını yerli sermaye ve dar gelirlilerin
ödeyeceği 24 Ocak kararlarının uygulanabilmesi için
demokrasinin kesintiye uğraması gerekti ve
bu yapıldı...
1994'teki krizde; SHP-DYP iktidardaydı. O yıl yapılan yerel seçimlerde
Refah Partisi, İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediyelerini kazanmış, daha sonra
Refah Partisi ile DYP Refahyol Koalisyonu'nu kurmuştu...
Uzatmayalım, 28 Şubat postmodern
darbe sonrası,
ANAP-DYP Koalisyonu kuruldu. Ancak,
ekonomik sorunlar
giderek büyüyordu...
1999 seçimlerinde,
DSP, MHP ve ANAP Koalisyonu
oluştu. Sıkıntılar büyüyünce,
Amerika'dan Kemal Derviş,
ekonomik
sorunları
çözmek için iktidara monte edildi.
Aslında, Dünya Bankası ve IMF,
verilen kredilerin takibi için
böyle bir yola başvurmuştu...
Kemal Derviş, yapısal reformlara imza attı ama
sonuçlar hemen alınamadığı için
krizin etkisi sürdü...
Ve AK Parti,
yoksulluk, yolsuzluk ve
yasaklarla mücadele edeceği vaadiyle
iktidara geldi...
DSP, ANAP ve MHP; büyük bir hezimetle
TBMM dışında kaldı. Hem de büyük oy kayıplarıyla...
AK Parti, Derviş'in aldığı önlemlerin
semeresini gördü ve 2008 dünya krizine
kadar sorunsuz bir yönetim ortaya koydu...
2012 ve 2018
derken, 2023 yılında
başlayan ekonomik sorunlar,
2024'e uzandı...
31 Mart 2024'te de
vatandaş,
faturayı AK Parti'ye kesti...
Yani, CHP başarılı
bir seçim kampanyasıyla
AK Parti'yi ikinci sıraya indirdi,
demek
gerçeği görmemek olur!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
deneyimli bir siyasetçi olarak,
tarihi verilerin
farkında değil mi sanki?..
Balkon konuşmasında,
"Dik duracağız, dikleşmeyeceğiz. 31 Mart bitiş değil, dönüm noktasıdır. Türk milleti sandığı vesile kılarak mesajlarını ulaştırmıştır. Bu seçimin galibi, öncelikle demokrasimizdir"
diyen Erdoğan
"Erken seçim" olmayacağını da belirterek,
önümüzdeki genel seçimlere
kadar bir hazırlığı işaret etti...
Kimileri AK Parti'nin
akıbetinin
 "ANAP" gibi
olacağını iddia ederek, senaryolar
yazıyor ama
"Kazın ayağı" öyle değil...
Halka tepeden bakan,
"Kibir abideleri",
yolsuzluklara bulaşmış 
"Kirli siyasetçiler"
partisinin sağladığı
imkanlar sayesinde
mal-mülk sahibi olup,
daha sonra
davasını satanlar,
ihanet tezgahları
içinde
gezen "Brütüsler",
dün kendileri için
yapılanları
hatırlamayacak kadar
vefasızlar,
ehliyet ve liyakat
aramak yerine
vasıfsızlığı
öne çıkaranlar
AK Parti'den
uzaklaştırılıp;
"Fabrika ayarları"na dönüldüğünde,
hem demokrasi hem parti hem de Türkiye kazanır!..
Şimdi yeniden
dönelim başa...
Siyasi tarih
bize
ekonomik sorunların yaşandığı
dönemlerde
yapılan ilk seçimlerde,
kazanan ve
kaybedeni
belirleyenin
sıkıntıları çekenler olduğunu göstermiştir...
O yüzden
bu seçimin gerçek galibi;
meydanları dolduramayan
CHP'li Özgür Özel değil,
emekli Ahmet Amca,
esnaf Sadık Efendi,
üretici Fatma Bacı
ve asgari ücretle
geçinemeyen
Gökhan kardeşimdir!..