Neydi o öfke, gözü dönmüş saldırganlık, korner bayrağı çubuğu elinde oyuncu kovalamak, yenilginin hırsını karşıt takımdan çıkarmak.
Akyazı’da oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçının ardından ev sahibi taraftarın galibiyetini saha içinde kutlayan Sarı-Lacivertli oyunculara saldırması, futbolda şiddettin son örneği oldu. 
Maçın gergin geçeceği günler öncesinden belliydi. Galatasaray ile burun buruna şampiyonluğu kovalayan Fenerbahçe, hedef tahtasına oturtulmuş, adeta günah keçisi ilan edilmişti.
Trabzonspor, 2011 yılında yaşanan şampiyonluk tartışmasından ötürü  3 Temmuz darbesi ile ağır darbe alan Fenerbahçe’ye her daim farklı gözle baktı ve bakmayı sürdürüyor. Onlara göre Fenerbahçe, o yıl şike ile şampiyon olmuş, hak ettikleri kupayı yitirmişlerdi. Ellerinde yeterli kanıt olmadan hala savlarını sürdürüyor, Fenerbahçe’ye olan kinleri, saldırgan tavırları sonlanmıyor.
Aralıklı belirli süre barış sağlansa da Trabzon’da aşırı Fenerbahçe karşıtlığı mevcut. Doğal olarak Fenerbahçe taraftarı da Bordo-Mavili ekibe farklı gözle bakıyor. Giderilemeyen öfke, hırs son olaylarda olduğu gibi futbol terörüne dönüşüyor. Yitiren Türk futbolu oluyor. Uluslararası alanda kredimiz yerlerde sürünüyor. 
FIFA Başkanı Giovanni Infantino, Trabzon’daki saldırıyı kınayarak, “Süper Lig maçının ardından tanık olunan şiddet kesinlikle kabul edilemez. Bunların saha içinde ya da dışında, sporumuzda yeri yoktur. Dünyanın dört bir yanında tüm oyuncular güvende ve emniyette olmalıdır” diyerek, olayın ne denli tehlikeli boyutta olduğunu ifade etti. Sahi saha içinde niye yeterli güvenlik yoktu?
Maça gelirsek, şampiyonluğu kovalayan Fenerbahçeli oyuncular son anda attıkları gol ile zor deplasman maçından edinilen 3 puanın sevincini doğal olarak saha içinde kutladı. Neymiş efendim Trabzon seyircisini neden tahrik etmişler sevinçleriyle? Hem ilk yarıda Trabzonspor, Şükrü Saracoğlu’nda 3-2 kazandıkları maçın ardından saha içinde dakikalarca sevinip, kalecileri Uğurcan’ı havaya atmadılar m? Hangi Fenerbahçe taraftarı bu sevince tepki gösterdi, sahaya atlayıp, elinde korner bayrağı direği ile oyuncu kovaladı, maskeli taraftar oyunculara koşarak saldırmaya çalıştı?
Yediği yumruğun travmasını hala atlatamayan, Beşiktaş-Galatasaray maçındaki yönetimi ile ağır eleştirilen Halil Umut Meler’i, bu maça atamak hataların en büyüğü idi. Onun kafası hala yüzüne inen yumrukta. Kendini tam toparlayamadan, özgüveni sağlanamadan maç vermek, Mehmet Büyükekşi yönetiminin büyük kusuru.
Maç oynanırken, sahaya atılan yabancı cisimler, çakmak, küçük plastik su kabı ve kale önüne atılan yanıcı maddelere karşı gerekli tepkiyi anında koyamadı Meler. Hele yerde yatan kaleci Livakoviç’in yüzüne atılan sert cisim, bardağı taşıran son aşamaydı ve maçı tatil etmesi gerekirdi. Ne ki bu koşullarda maçı oynatmayı sürdürdü ve olanlar oldu.  Kesinlikle oyun durdurulmalıydı. Zira olayların işaret fişeği çoktan atılmaya başlanmıştı. Avrupa’da yönettiği maçlarda bu tür olaylar gerçekleşse tavrı ne olur Meler’in?
Ha bir de Fenerbahçeli oyuncular, neden saldırgan taraftara karşı koymuş gibi sığ, ucuz eleştiriler var. Ne yani azgın boğa gibi koşup dövmeye gelen gözü dönmüşlere karşı kendilerini savunmasalar mıydılar? 
Sporu spor, futbolu futbol olmaktan çıkaran vahşetin, azgın saldırganlığın iyi irdelenmesi gerekiyor. Neden taraftar bu denli öfkeli ve hırs küpü, şiddet yanlısı? Aslında bunun ilk yanıtı TV’lerde denetimsizce her gece sansürsüz yayınlanan vurdulu kırdılı, tek başına 10 kişiyi öldüren, mafyalığı özendiren dizilerde aramak gerekir. Sokakta şiddeti, kadın cinayetlerini de tetikliyor utanılası diziler. 
Trabzon’da facianın eşiğinden dönüldü, Fenerbahçeli oyuncular canlarını zor kurtardı. Benzer olay Rize deplasmanı dönüşü 4 Nisan 2015’te yine Trabzon’un Sürmene ilçesinde Fenerbahçe otobüsünün kurşunlanması idi. Sanıkları, teşvikçileri hala ortaya çıkarılamadı.
Basiretsizliği iyice belirginleşen TFF yönetiminin alacağı karar ve yaptırımlar ne olacak bakalım?