Yaz boyunca hazırlıklarını tamamlayan reis ve tayfalar, 1 Eylül’de “Vira Bismillah” diyerek yeni av sezonunu başlatacak.
Geçen yıl bol avlanan, ucuz fiyatı ile sofraları şenlendiren palamutta bu sezon kıtlık yaşanacak.
Çingene palamudunun ağustosta kıyı balıkçılarının ağlarına takılmaması, 1 Eylül’de başlayacak yeni sezonda umutları kırdı. Deneyimli balıkçılar, palamuttaki kıtlık karşısında son üç sezondur az avlanan hamside bolluk yaşanacağını belirtiyor.
Zaten ters orantılı palamut az olursa hamsi o denli bol yakalanıyor. Öngörüler bu sezon hamsinin tezgah ve sofraları süsleyeceği, palamudun yok denecek kadar az olacağı yönünde. Gerçekleşirse geçen sezon ucuz fiyatı ile tüketicinin sık tükettiği palamut, bu sezon yüksek fiyatı ile cepleri yakacak. 
Üç sezondur hamsi özlemi çeken balık tutkunları, uygun fiyatıyla özlemini giderecek.  
Bu sezon hamsinin yanı sıra çinekop, lüfer, istavrit ve mezgitte de bereket yaşanması bekleniyor.        
Etrafı denizlerle çevrili Türkiye’de yakalanan balık çeşidi ve miktarı giderek azalıyor. Çok önceki yıllarda kalkan, kofana, torik gibi büyük balıklar artık çok az avlanabiliyor.
Balıkta kıtlık, kirlilikten katlettiğimiz denizlerin adeta intikam alırcasına cimri davranması, vahşi avlanma biçimleri gibi nedenlerden ötürü  her sezon artıyor.
Korumamız, gözümüz gibi sakınmamız gereken denize hor davranılması, kirletilmesi, denetimden kaçan gırgırlarla avlanılması palamudu, hamsiyi ve diğer balıkları yok etti.
Küresel iklimden ötürü deniz suyu ısınınca soğuk suyu seven hamsi erkenden kaçıyor.
Yine de balıkçılar kadar, tüketiciler de 1 Eylül’de başlayacak yeni av sezonundan umutlu.
Bilinçsiz avlanma balık türünü tükenme aşamasına getirdi. Tehlike yıllardır dile getiriliyor. Ama dinleyen yok.
Deniz kurudu, balık nesli tükendi, var olan da kaçıp gidiyor. Deniz küstü.
Her av sezonu başlarken, bilinçsiz avlanmanın olumsuz sonuçları, gerek resmi yetkililer gerekse yıllarını denizlerde geçirmiş, gün görmüş balıkçılar tarafından vurgulanıyor.
Kaçak avlanma denizi kurutuyor.
Her sezon yinelenen bereketsizlik, kirletilen, doğal yapısı bozulan, bilinçsiz avlanma ile kalbine bıçak saplanan denizin isyanı aslında.
Ne ki, yıllardır bu çığlığı duymuyoruz.
Oysa deniz bizi uyarıyor, ama anlayamıyoruz.
Vahşi avlanma sürerse ithal balıklar tezgahlardan eksik olmaz. Ya da kafeslerde yetiştirilen balıklarla yetiniriz.
Etrafı denizlerle çevrili Türkiye’nin balık ithal etmesi üzücü ve incitici...
 Balıkçılara uygun koşullarda krediyle sahip çıkmak, bilinçli avlanmaya ilişkin eğitim, teknelerin günün koşullarına uygun teknolojik donanımlarla yenilenmesi, av yasağına uymayanlara ağır ceza yaptırımlarının uygulanması, can çekişen Türk balıkçılığının yeniden ayağa kalkmasını sağlayacaktır...