Hayat, engin bir okyanus gibidir. Bazen durgun ve huzurlu, bazen fırtınalı ve karanlık. Bu okyanusta yol almak isteyen her insanın bir rotaya, bir amaca, bir istikamete ihtiyacı vardır. İşte bu noktada devreye pusula girer. Gerçek hayatta pusula sadece coğrafi yönleri değil, aynı zamanda bireyin iç dünyasındaki yön bulma aracını da temsil eder. Çünkü pusulasız bir gemi nasıl ki denizde savrulursa, yönsüz bir insan da hayatın akıntısında kaybolur.

Bir hedefin yoksa, sabahları neden uyandığını bile bilemezsin. Günü geçirir, haftaları takip edemez, yılların nasıl akıp gittiğini anlayamazsın. İnsan ancak bir hedef doğrultusunda yaşadığında üretken olur, anlam bulur ve güçlü kalabilir. Hedef, insanı ayakta tutan, mücadele ettiren, karanlıkta bile ilerlemesini sağlayan içsel bir ateştir. Ancak bu ateşin etkili olabilmesi için yönü doğru olmalıdır. Aksi hâlde insan kendini yıpratan, tüketen ve sonunda pişman eden yollara da sapabilir.

Pusula, yalnızca nerede olduğunu değil, nereye gitmen gerektiğini de gösterir. Hayatta karşılaştığın zorluklar, kayıplar ve hayal kırıklıkları, rotanı zaman zaman sarsabilir. Ama içindeki pusula sağlam ise, yeniden yön bulman mümkündür. Bu iç pusula, değerlerinden, inançlarından, hayallerinden ve deneyimlerinden beslenir. Başkalarının seni yönlendirmesinden çok, kendi benliğini tanıman ve ne istediğini bilmen gerekir. Çünkü başkalarının pusulasıyla hedefe varılmaz, sadece onların istediği yere gidersin.

Kimi insanlar hayatlarının başında pusulalarını belirler, kimileri ise onu aramak için yıllarını harcar. Önemli olan, o pusulayı bulmak ve ona güvenmektir. Hayalini kurduğun meslek, ulaşmak istediğin yaşam tarzı, oluşturmak istediğin kişilik yapısı… Hepsi birer hedeftir. Ve her hedefin seni çağırdığı bir yön vardır. Ne kadar zor olsa da o yönü izlemek, seni asıl kimliğine ulaştırır.

Bilinmelidir ki, pusula olmak da kolay değildir. Bazı insanlar hem kendilerine hem başkalarına yön verir. Liderler, öğretmenler, sanatçılar ve düşünürler… Hepsi kendi pusulalarını bulmuş ve başkalarına da ışık tutmuş kişilerdir. Onlar da zamanında çokça yol kaybetmiş, çokça sorgulamış ama sonunda kendi yönlerini bulmuşlardır. Çünkü pusula, sadece demirden bir alet değil; kararlılığın, sabrın, bilgi birikiminin ve iç sesin şekil bulmuş hâlidir.

Sonuç olarak, hedefe varmak isteyen her birey önce yönünü belirlemeli, pusulasını oluşturmalı ve onu her şartta yanında taşımalıdır. Hayat, her an değişebilir; rüzgârlar ters esebilir, fırtınalar çıkabilir. Ama sağlam bir pusulan varsa, yol ne kadar uzun ve zorlu olursa olsun, sonunda ulaşacağın yer bellidir. Unutma, pusulasız hedefe varılmaz; yönünü bulmadan yola çıkmak, karanlıkta yürümeye benzer.