Şeker, Türk toplumu için her zaman vazgeçilmez bir ürün olmuştur. Akide şekerleri, lokumlar, şerbetler gibi tatlar kadim Türk mutfağının ayrılmaz birer parçası olarak kuşaklar boyunca süregelmiştir. Geleneksel Türk şekerlemeciliğinin gelişmesinde, Ali Muhittin Hacı Bekir’in katkıları oldukça büyüktür.
1777 yılında Kastamonu’nun Araç ilçesinden İstanbul’a ailesiyle birlikte göç eden Hacı Bekir, Bahçekapı semtinde bir şekerci dükkânı açtı. Osmanlı lonca düzeni içerisinde çıraklıktan ustalığa yükselen Bekir Efendi; temizlik, kalite ve çeşitlilik anlayışıyla kısa sürede büyük başarılar elde etti. İlk üretimlerde bal, pekmez ve su gibi doğal malzemeler kullanılırken, zamanla Avrupa’dan gelen rafine şeker, gül, tarçın ve limon gibi aromalarla tatlandırılan yenilikçi akide şekerleri üretildi. Ayrıca nişasta kullanımı sayesinde lokum üretiminde büyük bir çığır açıldı. Bu yenilikler, yalnızca Osmanlı topraklarıyla sınırlı kalmayıp Batı dünyasında jel şekerinin gelişmesine ilham verdi.
Hacı Bekir’in şekerlemeleri, Osmanlı sarayında büyük bir beğeni topladı. Padişah II. Mahmut döneminde “Saray Şekerci başı” unvanı verilen Bekir Efendi, kalitesiyle uluslararası arenada tanındı ve lokumu “Turkish Delight” adıyla dünyaya tanıttı. Hacı Bekir’in başarısı, aileden gelen gelenekle bir marka kimliği oluşturdu. Cumhuriyet döneminde, Ali Muhittin Hacı Bekir’in liderliğinde işletme daha da modernleşti. Güçlü reklam kampanyaları ve sosyal projelerle marka kimliği pekiştirildi. Amerika, Japonya, Mısır, Güney Afrika ve İngiltere gibi ülkelerdeki firmalara satış yapacak seviyeye geldi. Hatta yurt dışında temsilcilikler açarak Türk şekerlemeciliğini bu ülkelerde başarıyla temsil etti.
Hacı Bekir markası, uluslararası alanda Osmanlının gururu olarak kabul edildi. 1873 yılında Viyana Fuarı’nda gümüş madalya, 1888 yılında Köln Fuarı’nda gümüş ve 1897 yılında Brüksel Fuarı’nda altın madalya kazanarak dünya çapında kalitesini kanıtladı. Bu başarılar sayesinde Hacı Bekir, uluslararası bir marka haline geldi. Hacı Bekir ile başlayan bu eşsiz gelenek, sadece Türk şekerlemeciliğine yenilikler katmakla kalmayıp aynı zamanda bir kültürün ve zanaatın kuşaktan kuşağa aktarılmasına öncülük etti. Bugün hem İstanbul’da hem de Anadolu’nun farklı köşelerinde Hacı Bekir’in mirası, eşsiz tatlarıyla yaşatılmaya devam etmektedir. İstanbul’daki üç mağazasında lokum, helva, reçel, çeşitli ezmeler, bisküviler ve meşhur şerbetler gibi ürünleriyle müşterilere hizmet vermeyi sürdüren Hacı Bekir, kültürel bir simge olmayı başarmıştır.
Bu lezzet dolu yolculuk ise yalnızca İstanbul’da kalmayıp Anadolu’nun dört bir yanına yayıldı. Hacı Bekir’in torunu, askerlik yıllarında Bafralı Şükrü Efendi ile tanışarak ona lokumculuk zanaatını öğretti ve Şükrü Efendi bir müddet İstanbul’da yeni ögrendiği mesleği icra etti. Ancak ailesinin isteğiyle memleketine geri dönen Şükrü Efendi, Bafra’da küçük bir imalathane kurarak lokum ve şekerleme üretimine başladı. Bu girişim, lokumculuk ve şekerleme sanatının Bafra’ya taşınmasını sağladı ve bölgenin bu alanda tanınmasına vesile oldu. Ardından gelen ustalarla birlikte bu gelenek Bafra’da kök saldı ve yerel bir mirasa dönüştü.
Şükrü Efendi’nin Hacı Bekir Efendi'nin torunun yanında başlayan lokumculuk serüveni, tarihin tozlu sayfalarına işlenmiş bir aile destanı gibi dört kuşak boyunca özene bezene işlenmiş, elden ele aktarılmıştır. Şükrü Efendi, lokumun adeta bir sanat eseri olduğunu bilerek bu değerli mirası oğlu Faris’e emanet etti. Faris ise lokumun kokusunu ve tadını sonsuz bir sevdayla oğulları Metin ve Çetin Yüksel’e taşıdı. Çetin Yüksel, bu kıymetli geleneği oğlu Faris Yüksel’e aktararak aile içinde nesilden nesile süregelen bu tatlı serüveni günümüze kadar ulaştırdı. Şükrü Efendi, 1879 yılında Bafra’da doğmuş; annesi Emine Hanım, babası Ahmet Bey’dir. 23 Mart 1963 tarihinde Bafra’da hayata gözlerini yummuştur.
Çetin Yüksel bu mesleğin üçüncü kuşak temsilcisi olarak şu bilgileri aktarmaktadır:
“Şükrü Efendi’nin küçük dükkânı, Bafra Çarşı Camii’nin karşısında yer alıyordu. Yaşının ilerlemesi nedeniyle bu dükkânı Ahmet amcama devretmiştir. Babam Faris Yüksel, 1908 yılında Bafra’da doğmuş ve babası Şükrü Efendi’den mesleğin inceliklerini öğrenerek Cumhuriyet Meydanı’nda yeni bir dükkân açmıştır. Muhtemelen 1942’li yıllarda. Bu dükkân iki farklı bölümden oluşuyordu. Arka kısmı şeker ve helva üretimi için ayrılmış bir imalathane, ön kısmı ise üretilen tatların satışa sunulduğu bir alandı. Şeker ve helva üretiminde 60-70 kilogramlık bakır kazanlar kullanılır ve odun ateşi tercih edilirdi. Babam Gaziantep’te mazotla çalışan bir ocak görüp bu yeniliği inceleyerek imalathanemize kazandırmış, böylece hem üretimde verimlilik sağlamış hem de gelenekle modernliği birleştirmiştir”.
Çetin Yüksel’in aktardığı bilgilere göre, Bafra Sesi Gazetesi’nin 9 Mayıs 1942 tarihli sayısında, Faris Yüksel’in Bafra Cumhuriyet Meydanı’nda yeni bir dükkân açtığına dair bilgiler yer almaktadır. Aynı gazetede, 15 Ağustos 1942’de yayımlanan bir haberde ise, Faris Yüksel’in 30 Haziran 1942’de Bafra Ticaret Odası’na üye olduğuna dair bilgilere rastlanmaktadır.
Faris Bey; şeker ve helva yapımıyla ilgili her şeyi babası Şükrü Efendi’den öğrenmiş, bu geleneksel bilgi ve ustalığı büyük bir tutkuyla sürdürmüştür.
1950’li yıllarda Faris Bey, Bafra’da çikolata üretimine başlamış ve özgün çikolata kutuları tasarlayarak ürün yelpazesini genişletmiştir. Çikolata, kâğıtlı şeker, akide şekeri, karamel şeker, helva, lokum gibi ürünler üretilmiş hatta kiraz ve armut şekeri gibi özgün lezzetler de imal edilmiştir. Faris Bey ayrıca Bafra kaymaklı lokumunu icat ederek önemli bir yeniliğe imza atmıştır. Kaymaklı lokum, normal lokumlardan farklı olarak ağızda hemen eriyen ve yumuşak bir yapıya sahiptir. Bu özel lokum, Kızılırmak Deltası’nda yetişen mandaların kaymağı ile üretilmekte ve kaymak ile ağızda hemen erimektedir. Lokumun kıvamı ve aroması, damaklarda unutulmaz bir tat bırakmaktadır. Kaymaklı lokum, her yıl 15 Ekim ile 15 Mayıs tarihleri arasında üretilir. Yaz aylarında sıcaklık nedeniyle yapımı mümkün olmaz ve katkı maddesi içermediğinden raf ömrü uzun değildir.
Türkiye’de 14 Aralık 1929’da kurulan Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti, yerli üretimi teşvik etmek, ithalatı sınırlandırmak ve halkı tasarrufa yönlendirmek amacıyla faaliyet göstermiştir. Cemiyet, Tasarruf ve Yerli Malı Haftası gibi etkinliklerle yerli malı kullanımını artırmayı hedeflemiş ve Mustafa Kemal Atatürk’ün desteğiyle ekonomik bağımsızlık fikrini yaygınlaştırmıştır.

Bu dönemde Faris Yüksel, Bafra kaymaklı lokumunu icat ederek Cemiyet tarafından düzenlenen yarışmaya katılmış ve birincilik madalyası kazanmıştır.4 Şubat 1954 yılında Bafra Ekspres gazetesinde yayınlanan bir reklamda bu madalyadan bahsedilmektedir. Ödülün kesin tarihi bilinmemekle birlikte, ailesi bu kıymetli madalyayı günümüzde hâlâ muhafaza etmektedir. Bu madalya, yalnızca kişisel bir başarıyı değil, aynı zamanda dönemin ekonomik ve kültürel yaklaşımını da simgelemektedir. Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti tarafından verilen bu ödül, yerli üretimi teşvik etmek ve ekonomik bağımsızlığı vurgulamak amacıyla düzenlenen etkinliklerin bir parçasıydı. Hem Bafra kaymaklı lokumunun tanınmasını sağlamış hem de yerel üretimin değerini gözler önüne seren önemli bir sembol hâline gelmiştir.
Ramazan aylarında, Bafra'nın önemli geleneklerinden biri olan Sele Sepet Akşamı etkinliğinde, akide şekeri talebi oldukça fazla olmaktadır. Faris Bey, tıpkı babası Şükrü Efendi'nin yaptığı gibi, dükkânının önüne kurduğu tezgâhta satış yapardı. Bu dönemde, çocuklar için çeşitli renklerde, ortasına mum dikilen yuvarlak ve uzun fenerler de satılırdı. Özellikle Bafra’nın meşhur esnafı Nalıncı Hamit Dayı, kendi dükkânında özenle hazırladığı ve elle boyadığı fenerleri üretirdi. Faris Yüksel ise bu fenerleri dükkânında satışa sunardı. Bafra’da üretilen fenerler İstanbul'dan gelenlere göre daha uygun fiyatlıydı.
Ramazan ayına özgü bir diğer gelenek ise Şükrü Efendi’nin Bafra Tayyar Paşa Camii'nin minaresinde; barut, kömür ve çatapat kullanarak hazırladığı ses bombalarıydı. Bu bombalar patladığında oruç açma vakti geldiğini çevreye duyururdu. Babadan oğula aktarılan bu ustalık, ailenin köklü geleneklerinden biri haline gelmiştir.1962 yılında imalathane Tekel Caddesi’ne taşınmış ve üretim fabrika düzenine ulaşmıştır. Faris Bey, 1979 yılında mesleğini icra ederken hayata veda etmiştir. Mesleğine olan bağlılığı, çalışkanlığı, yenilikçi vizyonu ve titizliğiyle tanınan Faris Bey’in mirası, ailenin zanaatkârlık geçmişinde büyük bir yer tutmuştur.
Çetin Yüksel, meslek hayatını Samsun’da sürdürmüş ve 1972 yılında Bafra’dan ayrılarak Samsun’a taşınmıştır. İlk dükkânını sigara fabrikasının yanında açarak ticarete başlayan Yüksel, zaman içinde farklı noktalarda faaliyet gösterdikten sonra Cumhuriyet Meydanı’ndaki Belediye İş Merkezinin altında bir dükkân kiralayarak çalışmalarına devam etmiştir.
Çetin Yüksel 2014 yılında, işini oğlu Faris Yüksel’e devretmiştir. Şekerci Faris Tarihi Bafra Lokumcusu, 2017 yılında Yaşama Dokunanlar Platformu'nun düzenlediği “Türkiye Kültür Ürünleri Oskarı” yarışması'nda Samsun İl Kültür Müdürlüğü tarafından aday gösterilen manda kaymaklı lokumuyla kalite birincilik ödülünü kazanmıştır.

Günümüzde torun Faris Yüksel, Samsun Gazi Caddesi'ndeki dükkânda eşi Dilek Hanım ile birlikte bu aile mirasını devam ettirmektedir. Faris Bey imalattan sorumluyken, Dilek Hanım satış bölümünde görev almaktadır. Faris Yüksel’in ellerinde bu gelenek yeniden can bulmaktadır. Üretilen her bir lokum, sadece bir lezzet değil; aynı zamanda geçmişin anılarını, ustalarının ellerinde yoğrulan sevgiyi ve köklü bir mirası günümüze taşıyan bir hikâyedir. Faris Yüksel, aile mirasına duyduğu derin bağlılıkla, geleneksel yöntemleri modern çağın gereklilikleri ile harmanlayarak bu eşsiz lezzeti geleceğe taşımayı sürdürmektedir.

Hacı Bekir markası ise bugün hem İstanbul’da hem de Samsun’da tatlı izler bırakmaya devam eden bir başarı hikâyesi olarak varlığını sürdürmektedir. Geleneksel tatların modern dokunuşlarla buluştuğu bu hikâye, sadece bir tatlı üretimi süreci değil; aynı zamanda Türk ticari ve kültürel mirasının dört yüzyıla yayılan bir sembolü olarak değerini korumaktadır.
Emin Günaydın
Tarihçi-Sosyolog
12.05.2025
KAYNAKÇA:
ÇAKICI, Derya, “Atatürk Dönemi Yerli Malı Kullanımı ve Milli Tasarruf Çabalarında Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin Yeri ve Faaliyetleri (1929- 1938)”, Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, 8/ Özel Sayı: Dr. Recep Yaşa’ya Armağan: 2339-2373.
GÜVEMLİ, Oktay, Türkiye’nin Yaşayan En Eski İşletmesi: Hacı Bekir Şekerleme 1777-2018. Accounting and Financial History Research Journal(09), 2018, 74-104.
Şekerci Hacı Bekir. (tarih yok). Tarihçe. 27 04, 2024 tarihinde Şekerci Hacı Bekir: https://www.hacibekir.com/Kurumsal/4257/haci-bekir adresinden alındı
YARIŞ, Sümeyra, İstanbul’un 100 Sanayi Kuruluşu, İstanbul Belediyesi Kültür A.Ş Yayınları, İstanbul 2012.
Yılmaz, Recep, https://www.facebook.com/search/top?q=faris%20y%C3%BCksel

GAZETELER
Arena Gazetesi, 27 Mart 2017.
Bafra Ekspres, 4 Şubat 1954
Bafra Sesi Gazetesi, 9 Mayıs 1942.
Bafra Sesi Gazetesi, 15 Ağustos 1942
Bafra Sesi Gazetesi, 10 Ekim 1942.
KAYNAK KİŞİLER
Alptekin Ahıshalıoğlu (d.1946), (10.04.2024)
Çetin Yüksel (d.1940), (08.04.2024).
Faris Yüksel (d.1969), (14.04.2024).
Kurtan Kuru (d.1955), (05.04.2024).
KİŞİSEL ARŞİVLER
Faris Yüksel Arşivi
Safet Ay Arşivi
Bugün, Hacı Bekir markası hem İstanbul’da hem de Bafra’da tatlı izler bırakmaya devam eden bir başarı hikâyesidir. Geleneksel tatların modern dokunuşlarla buluştuğu bu hikâye, yalnızca bir tatlı üretimi değil, aynı zamanda Türk ticari ve kültürel mirasının dört yüzyıla yayılan bir sembolü olarak yaşamaktadır.

Şükrü Efendi 1879 yılında Bafra’da dünyaya geldi. Annesin adı Emine hanım babası ise Ahmet Beydir.23.03.1963 yılında Bafra’da vefat etmiştir. "
Şükrü dede kömür barut ve çatapatları kullanrak ramazan ayında bafra tayyar paşa camisinin minaresinin şerfesinden bir tür füzeye benzer ses bombalarını da yapardı. Bu ses bombaları atılır insanlarda oruçlarını açarlardı.Bu yapım tekniği dedemden babama geçmiştir.
Çetin yüksel şu bilgileri verdi
Fahri faris Yüksel 1908 yılında bafrda doğdu.
İmalathane Bafra harcanabil Mah. Evimizin arkasındaydı.Ben o evde dünyaya geldim.. Babam faris bey cumhurşyet meydanında yeni bir dükkan açtı.Bu dükkan aslında iki kısımdan oluşuyordu arkada imalathane önde ise satış yapılıyordu.Babam şeker ve helva işleriyle ilgili ne biliyorsa dedem şükrü beyden öğrendi.Babam çok yetenekli inavasyon açık birisi idi.dönem dnem İstanbul’a gider oradaki bizim sektörde ne vaarsa takip ederdi. İstanbul bizim işi yapanlarla sohbet eder yeni gelişmeleri takip ederdi. 1950 li yıllarda bafrda çıkolata imal ettik Çikolata kutuları iaml edilmişti. Dükkanımızda o dönemlerde çikolata , kağıtlı şeker, akide şekeri ve çeşitleri, karemeli şeker, helve lokum, hatta dedemin zamnında bisküvi imaledilmiş. O yıllarda kiraz ve armuda bezenyen şekerler imal dedilirdi.Mesleğine adeta aşık birisi idi. Babam faris Bey bafra kaymaklı lokumun mucididir.Bu lokum normal lokumdan farklı olarakkıvam olarak daha yumulşakağızda hemen eriyen bir yapıya sahiptir. Kaymaklı lokumlar yapılırken kullanılan kaymak bafra Kızılırmak deltasında yetişen mandaların kaymağı kullanılmaktadır.Manda kaymagı ve lokumunun mükemmel uyumu kaymağın aroması ve damaklarda ayrı bir lezzet ve tat bırakmaktadır.kaymaklı lokum yılın tüm aylarında yapılan bir tatlı değildir. Ekim 15’te başlar Mayıs’15 sona ermektedir. Yaz aylarında yapımammaktadır. Bununen önemli nedeni havaların ısınması sonucu bu lokumun kısa sürede bozulmasıdır. Bu ürünün raf ömrü katkı maddesi kullanılmasığından çok uzun değildir. Ramazan ayında bizim işlerde belkide en önemöli olay bafra için çok kiymetli olan sele sepet akşamıdır.O dnmede gelenek olduğu üzere akide şekeri satılırdı.talep oldukça fazla olduğundan tezgası dükkanın önüne kurardık.çocuklar için renli uzun ve yuvarlak olmak üzere ortasına mumlar yakılan fenerler getirip satılırdı. Birde bafranın meşhur nalinci Hamit dayını kendi dukknında imal etttiği elle boyadığı fener olurdu .hamit dayı onları yapar babam satardı.bafrda yapılanlar daha uucuz olrdu. Bu fenerler şekil ve renk olarak istanbuldan gelenler akadar al bensi bulunmazdı. Babam 1979 yılına kadr bu şiş icra etti.hatta kendisi işnin başında iken vefat etmiştir.Kendisi çok çalışkan, temizve titiz bir kişiliğe sahiptir. Biz şeker ve helva imalathanesinde 60 70 kğ bakır kazankarda imalat yapardık. Odun ateşi kullnılırdı.Babm Gazianteptwe mazotla çalışan bir ocağın olduğu düymüş ve oraya giderek o ocağnı bafrda yaptırırak onu kullanmaya başlamıştır.Ben ve abim Metin Bey şekerleme üzerine tüm bildiklerimizi babam faris yükselden öğermişimizdir.Abim şekerleme üzerine dede ve babadan gelen mesleği çok iyi icra ederdi.Ben çok imalat kısmında bulunmazdım.Benim işim satış ve pazarlam olmuştur.!962 yılında imalathanesi tekel caddesine taıdık.yaptığımız imalat adetea fakrika üretmine dönmüştür. Babam sert mizaçlı bir adamdı kiraz şekeri, Armut şekeri yapar satardı.Ben bir şekilde istanbula gitmeyi arzu ediyordum.Hatta bir defasında iş bankasına müracaat ettimama olmadı babam bafradan uzaklaşmammamı istemiyordu ve onun gönlündeki gibi oldu.İstanbula gidemedim ama bafrada da kalmdım 1972 yılında Bafradan ayrılarak samsuna geldim ve bu işi samsunda yapmaya başladım Samsundaki ilk dükkanım sigara fabrikasının bittiği yerde idi. Sonra kaptan ağa sokaktakii dükkana geçtimBir kaç dükkan gezdikten sonra cumhuriyet meydanında belediye iş merkezinin altında divan pastanesinin karşında bir dükkan kıraladım.İşten ayrılana kadar bu dükkanda kaldım. 2014 tarihinde dükkanı oğlum faris yüksele bıraktım. Torun faris yüksel bu işi samsun gazi caddesi üzerinde bulununan dükkanda eşi dilek hanımla devam ettirmekte.İmalat kısmında torun faris bey satış kısmında ise dilrk hanım bulunmakta.Bu gün yapılan ürünler geleneksel yöntemlerele yapılmaya devam ediyor. Bugün, Hacı Bekir markası hem İstanbul’da hem de Bafra’da tatlı izler bırakmaya devam eden bir başarı hikâyesidir. Geleneksel tatların modern dokunuşlarla buluştuğu bu hikâye, yalnızca bir tatlı üretimi değil, aynı zamanda Türk ticari ve kültürel mirasının dört yüzyıla yayılan bir sembolü olarak yaşamaktadır.


