Bafra Asri mezarlığında Arife günüydü. Güneş, son ışıklarını mezar taşları üzerine serpiştirirken ziyaretçiler dualar eşliğinde geçmişin izlerini arıyordu. Rüzgar; mermerler arasında dolaşıyor, unutulmuş isimlerin üzerine hüzünlü bir dokunuş bırakıyordu. O isimlerden biri, zamanın sessiz tanığıydı: Ali İşman.

Fotoğraf 1: Ali İşman ve eşi Mediha Hanım

Yıpranmış mezar taşı, bir hayatın kırık parçalarını saklıyordu. Mersin balığının yumurtasından siyah havyar üreten Bafra’da Kızılırmak’ın denize döküldüğü Fener’de yankılanan bir miras bırakan o adam… Kimdi? Ahir ömründe neler yaşamıştı? Belki de taşın ardında saklı hikaye, ziyaretçinin adımlarıyla yeniden fısıldayacaktı. İşte hikayesi:
Bafra, Türkiye’nin en önemli siyah havyar üretim merkezlerinden biri olsa da bu üretimin nasıl başladığına dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bölgedeki balıkçılar ve çeşitli kaynaklar, havyarcılığın gelişiminde farklı kültürel etkileşimlerin etkili olduğunu göstermektedir. Bazı anlatımlara göre, havyar üretimini Bafra’ya ilk getirenler Bolşevik Devrimi sonrası Rusya’dan kaçan Kazakların Bafra’ya yerleştiğini ve havyarcılığı burada sürdürdüğünü öne sürmektedir. Sürmeneli balıkçılar bu avcılık yöntemini onlardan öğrenerek zamanla kendi çevrelerine yaymışlardır.
Bunun yanı sıra, bölgedeki gayrimüslim toplulukların da havyarcılık geleneğinin oluşumunda etkili olduğu düşünülmektedir. Özellikle Nevşehir’in Mustafa Paşa (Sinasos) kasabasında yaşayan Kapadokyalı Rumların bu işte uzmanlaşarak İstanbul’daki havyar ticaretinde önemli bir konuma ulaştıkları bilinmektedir. 1800’lü yıllarda Rusya’da faaliyet gösteren Sinasosluların Karadeniz’in güney kıyısında, özellikle Bafra’da havyar üretimini sürdürdüğüne dair varsayımlar da bulunmaktadır.
Bu farklı anlatımlar, Bafra’daki havyarcılığın tek bir topluluk tarafından değil, çeşitli kültürel etkileşimler ve göçler sonucunda geliştiğini göstermektedir. Kazaklar, Sürmeneliler, gayrimüslimler ve Rusya’dan gelen balıkçılar, bölgedeki havyar üretim geleneğinin şekillenmesinde önemli rol oynamış olabilir. Bu süreç, Bafra’nın havyarcılık alanındaki köklü tarihini ve bölgesel ekonomiye katkısını ortaya koymaktadır.

Türkiye’de Sakarya, Kızılırmak ve Yeşilırmak ağızlarında yoğun şekilde gerçekleştirilen mersin balığı avcılığı ve havyar üretimi, bölge ekonomisine büyük katkı sağlamış ve yöre insanının geçim kaynaklarından biri haline gelmiştir. Bu faaliyetler, yalnızca yerel halk için değil, çevre iller açısından da önemli bir gelir kapısı oluşturmuş, zamanla bölgesel ekonominin temel taşlarından biri olmuştur. Özellikle ekonomik faaliyetlerin sınırlı olduğu 1950’li yıllarda, Mersin balığının hem eti hem de yüksek ticari değere sahip havyarı, balıkçılıkla uğraşan kesimler için büyük bir kazanç sağlamıştır.

Fotoğraf 2: Mersin balığı ve Bafra'da havyarcılık

Bafra, Mersin balığı havyarıyla markalaşarak bu değerli ürünü yalnızca Türkiye sınırları içinde değil, uluslararası alanda da tanınır hale getirmiştir. Havyarın diplomatik davetlerde ve resmi organizasyonlarda sıklıkla tercih edilmesi, onun prestijini artırmış ve gastronomik bir simge haline gelmesini sağlamıştır. Bafra havyarı, devlet protokolünde önemli misafirlere ikram edilen özel lezzetler arasına girerek Türkiye’yi ziyaret eden üst düzey isimlerin sofralarında yer bulmuştur. 1953 yılında Fransız Başbakanı Joseph Laniel'e ve 1965’te İran Şahı ile Kraliçe Süreyya'ya ikram edilmesi bunun en iyi örneklerinden biridir. Ayrıca 1980’de Macaristan Dışişleri Bakanı için özel olarak Ankara’ya gönderilmesi, havyarın devlet nezdinde taşıdığı önemi bir kez daha ortaya koymaktadır.
Bu süreçte, Bafra havyarcılığının gelişimine büyük katkı sağlayan isimlerden biri de Ali İşman’dır. Bafra’nın havyar üretimiyle tanınmasında ve bu alanda bir marka haline gelmesinde, İşman’ın çabaları ve emeği büyük rol oynamıştır.
Ali İşman, yalnızca bir tüccar değil, aynı zamanda bir öncüydü. Siyah havyarın yerel pazarlardaki sınırlı varlığını aşarak onu uluslararası bir marka haline getirmeyi başardı. Onun vizyonu sayesinde, Bafra’nın eşsiz siyah havyarı artık yalnızca Anadolu’nun değil, Avrupa’nın seçkin sofralarının da baş tacı oldu. Rusya’nın havyar tekeline meydan okuyan bu başarı, Avrupa’nın havyar aristokrasisini büyüledi. Artık Avrupalı gurmeler, ihtişamı ararken “Bafra caviar! Bafra caviar!” diye sesleniyor. Ali İşman’ın mirası, Bafra’nın siyah havyarını dünya çapında bir simgeye dönüştürüyor.

Yazı dizisinin devamı yarın...