Kim yadsıyabilir onların korona belasına karşı özverili çabalarını, hastaları iyileştirmek için günlerce ailelerinden, eşinden ve çocuğundan ayrı kalma pahasına hastane koridorlarında sabahlamalarını... Halkın aşı ve maske duyarsızlığına rağmen ölümcül virüse karşı yürütülen mücadelede eğer bir ölçüde başarı sağlandıysa, bunda sağlık çalışanların emeği kesinlikle göz ardı edilemez. Onlar kutsal görevlerinde çoğu arkadaşlarını koronaya kurban verdi... Yine de fedakarca övülesi mesailerini sürdürdüler... Yoğun emeklerine ve koşturmalarına karşın yeri geldi hasta yakınları tarafından şiddete uğradılar. Yeri geldi dayak yediler, vücutlarında yaralar, morluluklar oluştu. Hatta iğrenç katillerin silahından çıkan kurşunların hedefinde yaşamlarını yitirdiler. Hekimler, hemşireler, teknisyenler, diğer personel, temizlik görevlileri ve ambulans ekipleriyle bir orduyu oluşturan sağlık emekçileri, verilen sözlerin tutulmamasına, ücretlerin ve özlük haklarının iyileştirilmemesine isyan ediyor... Hala düşük aylık ve maaşlarla tutkuyla bağlı olduğu görevlerini sürdüren sağlık çalışanları, sorunlarına bir kez daha dikkat çekmek için 8 Şubat’ta bir gün iş bırakacak. Türk Tabipleri Birliği (TTB) özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik tasarının Meclis gündemine gelmesi amacıyla 26 Ocak- 4 Şubat tarihleri arasında “Beyaz Nöbet” uygulaması başlatmıştı. Onların ardından aynı taleplerle Genel Sağlık-İş Sendikası üyeleri 8 Şubat’a iş bırakma eylemi gerçekleştirecek. 4 bin 500 sağlıkçının katılacağı iş bırakma eyleminde verilen sözlerin tutulmaması dile getirilecek, talepler kamuoyuna duyurulacak. Acil servis hastalarının, diyaliz hastalarının, gebelerin, kanser hastalarının, yoğun bakım hastalarının tedavisi aksamayacak, diğer hastalara nöbet düzeninde sağlık hizmeti verilecek şekilde ülke genelinde iş bırakma eylemi yapılacak. Sağlık emekçileri neden iş bırakacak, onları bu aşamaya getiren etmen ve talepleri neler? Sağlık çalışanları dar gelirli her yurttaş gibi aşırı artan hayat pahalılığı karşısında açlık sınırında yaşamaya zorunlu bırakıldıklarını belirtiyor ve ücretlerinin günün koşullarına göre son derece düşük kaldığını haykırıyor... Sendika tarafından yapılan açıklamada, “Yoğun çalışma saatlerine maruz bırakılan, mesleki saygınlığı, huzurlu çalışma ortamı kalmayan, her an şiddet tehlikesi ile karşı karşıya kalan sağlık çalışanları, artan hayat pahalılığı karşısında açlık sınırı altında yaşamaya mecbur bırakıldı. Yaptığı işin, emeğinin, alın terinin karşılığını alamayan sağlık çalışanları için artık bıçak kemiğe dayandı” görüşüne yer verildi. Ağır ve kötü çalışma koşullarının ivedilikle düzeltilmesi, performans sisteminden vazgeçilerek ek ödeme yerine tek ödeme sistemine geçilmesini, en düşük maaşın yoksulluk sınırı taban alınarak saptanmasını, tüm ek ödemelerin emeklilik hesaplanmasına dahil edilmesini, tüm sağlık emekçilerini kapsayacak kademeli ek gösterge artışının yapılmasını, yıllık 90 gün yıpranma payının verilmesini, sağlıkta şiddet yasasının bir an önce çıkarılmasını, Covid-19 için tüm sağlık emekçilerine iş kazası meslek hastalığı kapsamında haklar verecek düzenlemenin hayata geçirilmesini ve personel açığının kapatılmasını talep ediyorlar. Korona kendini gösterdiğinde devlet yetkilileri tarafından alkışlanan ve övgüler dizilen sağlıkçılar, taleplerinde sonuna dek haklı. Ne oldu o sözler? Zira, övgü karın doyurmuyor... Şükrü KARAMAN