Bir zamanlar kitapçılardan alınan yeni kitapların kokusu, rafların arasında kaybolmanın heyecanı ve bir sayfayı çevirirken çıkan o tanıdık hışırtı… Bunlar, çoğumuzun çocukluğunda ya da gençliğinde değerini bildiği küçük mutluluklardı. Oysa bugün, elimizden düşmeyen telefon ekranlarının ışığı, kitap sayfalarının gölgesini bastırmış durumda.
Okuma alışkanlığı her geçen yıl biraz daha azalıyor. Günümüzde bilgiye ulaşmak kolaylaştı, ama bilgiyi sindirme ve özümseme becerimiz zayıfladı. Sosyal medyada birkaç satırlık yazılarla yetiniyor, uzun bir metin gördüğümüzde hızla kaydırıyoruz. Oysa bir kitabın içine dalmak, yalnızca kelimeleri okumak değil; bir yolculuğa çıkmak, başka bir zihnin dünyasında misafir olmak demektir.
Kitap okumak sabır ister. Cümlelerin arasındaki sessizlikte düşünmeyi, karakterlerle birlikte üzülüp sevinmeyi, hayal gücünü genişletmeyi öğretir. Bir ekranın hızla sunduğu bilgiler, bu deneyimin yanına yaklaşamaz.
Belki de yeniden hatırlamamız gereken şey, okumanın yalnızca bir hobi değil, aynı zamanda bir ihtiyaç olduğudur. Çünkü kelimeler zihnimizi besler, düşüncelerimizi derinleştirir ve bizi daha empatik bireyler yapar.
Bir gün telefonlarımız sessizleştiğinde, belki de elimizde bir kitabın varlığını arayacağız. İşte o zaman, okuma alışkanlığımızın kıymetini geç olmadan hatırlamak dileğiyle…