İslam dininde, imanın ve ibadetlerin yapılma nedenlerinin başında “nimet” ve “şükür” kavramları öne
çıkmaktadır. Nimet ile şükür, varlık alemindeki sebep sonuç ilişkisi gibi de değerlendirilebilir. Bu iki kavramın
daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle kelime ve terim anlamları iyi bilinmelidir.
Nimet, sözlükte, “bolluk , yiyecek içecek, iyi hal içinde olmak, yapılan iyiliği bilmek ve onu yaymak,
iyilik edeni iyiliğiyle övmek; minnettarlık duymak” anlamlarına gelir.”, (TDK.)
Kur’an-ı Kerim’de ise nimet; “Hayır, iyilik, menfaat, yarar, kâr, bolluk, refah, kişiye mal ve rızık olarak
verilenler, maddî ve mânevî imkânlar, yaşamak için gerekli her şey gibi anlamlarda kullanılır. Nimet; arapçadaki
n-a-m kökünden gelir. (Lisânü’l-ʿArab, “nʿam” md.; Kāmus Tercümesi, IV, 500)
Kur'an'da kırk yedi yerde " nimet" kelimesi, doksan yedi yerde de "nimet" ile aynı kökten gelen kelimeler
geçmektedir. İbnü’l-Cevzî nimeti “insana refah ve mutluluk sağlayan meşrû şey” (Nüzhetü’l-aʿyün, s. 597)
şeklinde tanımlayarak nimette “meşruluk” şartına vurgu yapmıştır.
İkinci bir kavram olan şükrün terim anlamı ise “Allah’tan veya insanlardan gelen nimet ve iyilikten
dolayı minnettarlığını ifade etme, nimete söz ve fiille mukabelede bulunma, Allah’a itaat edip günah işlemekten
uzak durmak suretiyle nimetin gereğini yapma” şeklinde tanımlanmıştır ( Lisânü’l-ʿArab, “şkr” md.;).
Türkçede Allah’a karşı minnettarlık için şükür, insanlara karşı minnettarlık için teşekkür kelimeleri
kullanılır. Şükrün zıttı ise küfrdür. Küfrân: nimeti inkâr etme, nankörlük etmektir.
Nimetler maddi ve manevi olmak üzere iki kısma ayrılır. Maddi nimetler, dünyada varlığın devamı için
gerekli olan her şeydir. Maddi nimetler: Su, bitkiler, ekin ve meyveler, eşler, oğullar ve torunlar, giyecekler,
dağlar, ırmaklar, yollar, yıldızlar, gece ve gündüz, gemilerin denizde yüzmesi ve tabiatın düzenli biçimde
işlemesidir. Nahl sûresinde bunların çoğuna temas edilmektedir. (Nahl suresi;16/5-18, 53, 65-72, 78-83, 114, 121).
Halk arasında da nimet denilince genelde maddi nimetler akla gelir. Bu nimetler için İbrahim suresinin
34. ayetinde şöyle buyurulur: “O, size istediğiniz her şeyden bir kısmını vermiştir. Eğer Allah'ın nimetlerini
saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür." (İbrâhim, 34)
Ayeti kerimede “nimetleri sayamazsınız” dan kasıt, şükrünü eda edemezsiniz demektir.
Manevi nimetler ise gözle görülmeyen, varlığı Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde haber verilen
nimetlerdir. Bunlar; Hidayet, İman, Din, Kitap, Nübüvvet, Mükâfat, Cennet, Ahiret mutluluğu, İslamiyettir.
Nitekim Maide suresinin üçüncü ayetinde; “…Bugün, sizin için dininizi olgunlaştırdım, üzerinize olan
nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslam'ı seçtim, uygun gördüm …(Maide 3) ilahi buyruğunda
tamamlanan nimetin manevi nimetlerden “vahiy” olduğu bildirilmiştir.
 Bir kul olarak insan, maddi ve manevi nimetlerin önemini kavradıktan sonra , nimete ve nimeti verene
karşı nasıl teşekkür edebilirim, nimetin sahibi nimetlerine karşı benden ne istiyor gibi soruları kendine sorması
gerekir. Nitekim Rabbimiz:“Öyleyse beni anın ki ben de sizi anayım; bana şükredin ve bana nankörlük
etmeyin- beni inkâr etmeyin.” (Bakara: 152) buyurmaktadır. Nimetlerin hakiki sahibi olan Allah(cc) nimetlerine
karşı şükredilmesini istemektedir.
Şükür kavramı, varlığın hikmetinin anlaşılması açısından Kur’an-ı Kerim’de üzerinde ısrarla durulan bir
ahlaki vazife kavramıdır. O zaman şükür deyince ne anlamalıyız ?
Şükür deyince; " Nimeti vereni “bilmek”, nimetin sahibini “övmek” , söz ve davranışlarla
“minnettarlık” göstermek, nimetlerin “kıymetini takdir” etmek, nimetten mutlu olmak, nimeti verenin
sevgisine layık olmak gibi önemli vazifelerin varlığını anlamalıyız."
Nimetlere karşı şükür üç türlü yapılır: Dil ile şükür, kalp ile şükür, beden ile şükür. Dilin şükrü anmaktır.
Kalbin şükrü bilip tasdik etmektir. Bedenin şükrü ise bütün organlarla-azalarla Allah’a itaat ve ibadet etmektir.
Allah Teala nimetlerine karşı bizden zikir , fikir , şükür istiyor.
Dille, kalple, bedenle yapılan şükür, nimeti artırırken, şükürsüzlükte nimeti azaltmaktadır. Nitekim
İbrahim suresinde Rabbimiz şöyle buyurur: “Hani Rabbiniz size “Yemin olsun ki şayet şükrederseniz kesinlikle
(nimetlerimi) size artırırım; Yine yemin olsun ki eğer nankörlük ederseniz şüphesiz ki benim azabım çok
şiddetlidir!" diye bildirmiştir.”( İbrahim, 7)
İnsan dünya ve ahiret saadeti için şükretmeye çalışmalı. Şükürsüzlük, nankörlük yapmamalı. Ne kadar
şükretsekte şükredenlerin az olduğu gerçeği unutulmamalı. Nitekim Sebe suresinde şöyle buyurulur: “Ey
Davud ailesi! Şükür için çalışın! Şükredin! Kullarımdan şükreden(ler) ne kadar da azdır!” (Sebe 13)
Dünya nüfusunun yedi buçuk milyar , müslümanların nüfusunun iki milyar olduğu düşünülürse maddi
ve manevi şükrün ne kadar az ve kıymetli olduğu daha iyi anlaşılır.
İnsanlık alemi maddi ve manevi şükrü hakkıyla idrak edip yaptıkları gün, dünya ve ahirette huzur ve
mutluluk umabilirler. İçinde bulunduğumuz Ramazan ayının maddi ve manevi şükrümüze vesile olması
duasıyla… Vahap ÖZTÜRK
 Canik İlçe Vaizi