Dini bayramlar, toplumda sevgi ve saygı bağlarının güçlenmesi, dayanışmanın artması, kimsesiz ve hasta olanların ziyaret edilmesi, büyüklerin hatırlanması ve Hakk’a yürüyen aile bireyleri, akraba ve arkadaşların kabirlerinde dua edilmesi için bir fırsat veriyor…
Bayramlar; günlük hayatın telaşı içinde unutulan veya ertelenen bu hasletleri de yaşatıyor…

"Bayramların eski tadı var mı?" diye sorarsanız, "yok" derim elbette...
Çünkü, toplumsal yozlaşmanın girdabında sevgi ve saygıyı kaybettik...

Öyle olmasaydı, bankamatik önünde emekli maaşını almak için yardım isteyen yaşlıların paraları çalınır mıydı?..
Öyle olmasaydı; evlerinde yalnız yaşayan yaşlılar dövülerek, malları gasp edilir miydi?..
Öyle olmasaydı; belediye otobüsleri ya da tramvaylarda gençler, hamile kadınlar ve yaşlılara yer vermemek için onları görmemezliğe gelir miydi?..
Öyle olmasaydı, okul ve kurslara "Eti senin, kemiği benim" diye aileleri tarafından güvenle teslim edilen çocuklar cinsel tacize uğrar mıydı?..
Öyle olmasaydı; uyuşturucu parası vermeyen ana-babalar evlatları tarafından dövülüp, öldürülür müydü?..
Öyle olmasaydı; yanlışı ne olursa olsun, bir baba iki çocuğunun yanında saldırıya uğrar mıydı?..
Öyle olmasaydı; sosyal medya mecralarında, günah olmasına rağmen masum insanlar iftiralarla lekelenmeye çalışılır mıydı?..
Öyle olmasaydı; tüyü bitmemiş yetimin hakkı bulunan kamu mallarına çökülür müydü?..

Toplumsal yozlaşma karşısında bizi biz yapan değerlerin nasıl eridiğini anlatmak için örnekleri çoğaltmak mümkün!..

Gelinen bu noktada, toplumda sevgi ve saygıyı, millî ve manevî değerlerle yeniden yüceltmek için bayramları ruhuna uygun olarak yaşamak ve yaşatmak herkes için bir görev...

Bu vesileyle bayramınızı kutluyor; Yüce Allah’tan hastalara şifa, dertlilere deva ve borçlulara eda diliyorum…
Bu arada, büyüklerin ellerinden, küçüklerin de gözlerinden öpüyorum...