CHP'de sular
durulmayacak...
Eskiden
suskun kalanlar da
"isyan" ediyor artık...
Çünkü,
Atatürk'ün kurduğu parti;
birtakım siyasi ikballer
uğruna
omurgasını
kaybetmiş
durumda...
Yıllarca
yazdım, durdum...
"Genel başkan olmak
başka, lider olmak başka"

diyerek,
politik gelgitler
yüzünden
tabanda
"güven" kaybı
olduğunu
ifade ettim...
Lafı uzatmak istemiyorum...
En son
4 Mart 2023'teki
"Hatıralar dans edince"
başlıklı köşe yazımda,
bugünlerde
yaşanacakları
anlatmaya çalışmıştım...
Şimdi,
tıpkı Karadenizli Temel'in
vasiyeti
gibi bir
durum çıktı ortaya...
İşte o yazı:
*                *           *
"Sen de benim hatalarımdan birisin"
gençlik yıllarımın
şarkısıydı...
Bilmeden
yanlışlar yaptık,
hatalar yaptık!..
Pişmanlıklar yaşadık!..
Nihayetinde gençtik!..
İlerleyen
yaşa rağmen,
zaman zaman
Sezen Aksu'nun
sözlerini yazdığı
ve seslendirdiği
o şarkıyı,
"keşke" dediğim
pişmanlıklarda
mırıldandığım da
çok oldu...

Sezen Aksu, şöyle diyordu
o şarkıda...

"Kalınca sebepsiz bir başıma
Hatıralar beynimde dans ediyor
Günahlarım dizilip bir bir karşıma
Sanki birer birer intikam alıyor"
...

Durup dururken
bu şarkıdan söz etmedim, elbette...
6'lı masada,
CHP Lideri
Kemal Kılıçdaroğlu'nun
yaşadığı ve yaşattığı
bu gelişmeleri
görünce, o şarkı
aklıma geldi birdenbire nedense...
Ve bir kez daha
mırıldandım...
"Kalınca sebepsiz bir başıma
Hatıralar beynimde dans ediyor"
...
Kaybedilen onlarca
seçim,
siyasi hatalar
ve fıkralık
olaylar film şeridi
gibi geçti gözümün önünden...
Nereden başlasam, hangisini anlatsam
acaba?..
Mesela, "MİT TIR'ları davası"nda
yargılanan Enis Berberoğlu için
"Adalet yürüyüşü" yapan
Kılıçdaroğlu'nun,
aynı hassasiyeti
kumpas davalarda
neden gösteremediğini mi,
partide
Atatürk aleyhine
konuşanlara
karşı
sessizliğini mi,
"Ben de Dersimli Kemal'im"
çıkışını mı?..
Ya da, babası Atatürk düşmanı olan
MHP kökenli birini
Cumhurbaşkanı adayı
olarak
gösterip,
bunu da MHP Lideri Bahçeli'ye
onaylatarak,
CHP'lilerin aklıyla
alay
etmesinin
parti tabanında yarattığı
travmayı mı?..
Memlekette, "Dezenformasyon yasası" tartışılırken,
gündemde olmayan
"başörtüsü" meselesini
ortaya atıp,
Erdoğan'a adeta "gol pası" vermesini mi?..
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'nun
yargılanma tarihi
çok önceden belli olduğu
halde,
Almanya ziyaretini
gerçekleştirmesinin
kamuoyunda
yarattığı
tepki de cabası...
Genel başkan olduktan sonra ilk seçimde
oy kullanamadığını,
yanlış uçağa bindiğini
ve rahmetli Lefter'i
kaleci sanmasını
tebessümle hatırlıyor
buna da "İnsanlık hali" diyorum...
Olur böyle şeyler
ama bütün bu olumsuzluklar,
"Güven" noktasında
sıkıntı yaratmıyor mu?..
Siyasette sadece "dürüst adam" olmak
yetmiyor elbette...
Eğer öyle olsaydı,
rahmetli
siyasetçilerden
Ecevit ve Erbakan,
başta olmak
üzere birçok 
memleket sevdalısı
onca sıkıntıyı çeker miydi?..
"Genel başkan" olmak
başka şeydir,
"lider olmak" başka!..
Kılıçdaroğlu, 
muhalefet etme açısından
bunca malzeme varken,
13 yıl içinde
yüzde 28'lerden aldığı partisinin
oy oranını
düşürmüşse;
bunun nedenini
6'lı masada sürekli olarak
"kazanacak aday" ısrarı
yapan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'de
değil de
kendisinde
aramalıydı...
Soruyorum;
CHP'nin oy oranı
yüzde 35'lerde
olsaydı,
Akşener böyle bir tavır
içinde olabilir miydi?..
Kılıçdaroğlu, şimdi
Sezen Aksu'nun o şarkısında
ifade ettiği
gibi bir ruh hali içinde...
"Kalınca sebepsiz bir başıma
Hatıralar beynimde dans ediyor
Günahlarım dizilip bir bir karşıma
Sanki birer birer intikam alıyor"
...
Yani, bu durumda Kılıçdaroğlu'nun;
iğneyi
Akşener'e, mevcut durumu
algılaması için de
çuvaldızı
kendisine
batırması gerekmiyor mu?..
Sezen Aksu şarkısıyla başladık madem, Neşet Ertaş türküsüyle bitirelim: 
"Kendim ettim, kendim buldum"...
*                     *             *
Yani, Kılıçdaroğlu için
böyle bir durum var şimdi...
O kadar yazdık çizdik, söyledik...
Ama anlatamadık...
Hal böyle olunca,
Karadenizli Temel'in
fıkrası gibi bir durum çıktı
karşımıza...
Temel, çevresindekilere sürekli olarak,
"Bakın ben hastayım, ben öleceğim" der.
Fakat hiç kimse kendisini dinlemez.
Bir gün
"Ben hastayım, ben öleceğim" diye tekrar
eder, durur.
Yine hiç kimse kendisini dinlemez. Temel bunun üzerine
yakın arkadaşına
bir zarf verir...
Zarfta,  "Ben ölürsem, mezar taşıma bu zarfın içindeki notu yazın" 
ifadesi vardır...
Gün gelir,
Temel ölür. Mezar taşına şöyle yazılır:
 "Ben hastayım, öleceğim dedim dedim bana inanmadınız. 
Bak, ne oldu şimdi?"