Birileri aklı sıra
"Tavşana kaç
tazıya tut" taktiğiyle,
önüne engel olabilecekleri
itibarsızlaştırma
ya da güçten düşürme
tezgahları planlıyor ama
her şey sonunda ortaya çıkıyor...
Bazen ifade edilen
birkaç sözcük,
başında bulunduğu
kurumun sipariş haberi ya da
kendisinden başkasının
bilmediği
bir şeyin
gizliden
servis edilmesi gibi
ipuçları,
o ilişkileri açığa çıkarıyor...
Hem de öyle böyle değil!..
Zaten, sipariş
bilgiyi alan da
bir süre sonra
"Yalan"
karşısında, daha
fazla dayanamayıp;
yakın çevresine
bülbül gibi şakıyor...
İki kişinin bildiği
"Sır" sayılır mı?..
Ne gereği var
böylesi
ucuz işlere...
Hiçbir araştırma yapmadan
ortaya atılan
yalanlarla,
güçlü yapılar
kolay kolay yıkılabilir mi?..
Ne oldu sonunda?..
Dışlanmışlığın
öfkesiyle
gerçek olmadığı
bilindiği halde o
bilgiyi fısıldayan;
gelecekteki siyasi hesabı için
yalanı yayan kişiyi
yemin billah ettirerek,
utanacak hale getirmedi mi?..
Belki millet işin farkına varamadı ama
muhatapları
neyin nereden geldiğini
çok iyi biliyor...
Soruyorum şimdi...
"Ne işiniz var böyle
tezgahlarla?"...
Oturun oturduğunuz yerde...
Millet sizden
hizmet bekliyor...
Olmuyor elbette...
Rahatlık; bunları rahatsız
ediyor...
Bu memlekette; namuslu, likayatli ve sadakatli
insanlara
amiyane tabirle
"Belaltı" vuruşları,
"Bumerang" gibi geri gelir ve
atanı mutlaka bulur...
Biliyorum,
ne demek istediğim
pek anlaşılmadı...
Zaten öyle de olması lazımdı...
Çünkü,
bu yazı bir anlamda
adresine mektup
sayılırdı...
Necdet Uzun yazdı: Adresine mektup...
Necdet UZUN
Yorumlar