Samsun'da
hemen hemen
her yağış sonrası,
aynı semtlerde
ortaya çıkan
sel ve su baskınlarının
ardından,
Büyükşehir Belediye Başkanı
Mustafa Demir'e eleştiriler
yoğunlaşıyor
ama
onu "tek suçlu" gibi göstermek 
biraz haksızlık değil mi?..
Neden mi, bakın anlatayım!..
Kemal Vehbi Gül'ün
belediye başkanlıkları
döneminde de
sel ve su baskınları
yaşandı...
1977 yılında
çok sayıda ev ve işyerini su basmıştı.
Samsun Milli Fuarı'nda binlerce insan da
mahsur kalmıştı...
1980 yılında da
Samsun sele teslim olmuştu...
Cumhuriyet Caddesi,
her yağışta
olduğu gibi yine
dereye dönüşmüştü...
Hatta, 1984 yılında
Hürriyet Haber Ajansı'nda
çalışırken,
bu caddede çektiğim
bir fotoğraf,
gazetenin 3. sayfasında
6 sütun çıkmıştı...
Trafik Müdürlüğü'nün çekici
aracının üzerindeydim.
Şimdiki Polisevi'nin
arkasında, Cumhuriyet Caddesi'ndeki
bir bakkaldan ekmek almış çocuk,
bana baktığı sırada,
suya düştü...
Ekmeği düşürmemek
için
elini havaya kaldırmış,
ama bedeni suya gömülmüştü...
Şans eseri, o sırada
deklanşöre basmıştım...
Hala unutamam o fotoğrafı...
Rahmetli Muzaffer Önder
döneminde de
yine Cumhuriyet ve
Ağabali caddeleri
dere gibi oluyordu...
Başka semtlerde de
su baskınları vardı...
Rahmetli Önder, o dönemde
DSİ'nin de katkılarıyla
adliye binasının
yanından
devasa borularla,
Cumhuriyet Caddesi'ni
su baskınından kurtarmıştı...
Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı
Yusuf Ziya Yılmaz da
Ağabali Caddesi'ndeki
sıkıntıyı çözmüştü...
Atatürk Bulvarı'ndaki 
göllenmeyi de
motopomplarla
önlemişti...
2012 yılında meydana gelen selde de
toplam 13 kişi hayatını kaybetti...
Canik'te, dere yatağına yapılan
TOKİ binalarının
zemin katlarında
2'si çocuk 8 kişi
boğularak öldü...
Samsun'a çok büyük özellik katacağı umuduyla yapılan
Lovelet AVM  ise
açılışı yapıldıktan 21 gün sonra
yerle bir olmuştu...
Zarar büyüktü,
esnaf perişanlık içindeydi...
Orası da dere yatağı idi...
DSİ'nin itirazını,
kimse dinlememişti...
Büyükşehir Belediye Başkanı
Yusuf Ziya Yılmaz da
oraya AVM yapılmasına karşıydı...
Bu yüzden dönemin Canik Belediye Başkanı
Osman Genç'le
bir hayli sorun da yaşamış, arası daha çok açılmıştı...
2012 yılındaki
selde,
neredeyse
tüm bakanlar
Samsun'a gelmiş,
dere yataklarına
konut yapılmaması gerektiğinden dem vurup,
durmuşlardı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan da her seferinde uyarmış,
dere yataklarına bina yapılmamasını
ve heyelan bölgelerinin imara açılmamasını
istemişti...
Buna rağmen, Samsun'da  
heyelanlı bölgeler imara açılmaya
çalışılmadı mı?..
Bu inatlaşmanın
bir tek nedeni var, o da "rant"...
Mesele, sadece bugünün değil, elbette...
Samsun, 60 yıldır
göç alan bir şehir olarak,
çarpık yapılaşmanın
sıkıntısını yaşıyor...
İmar afları,
yeşil alanların
yapılaşmaya açılması
ve belediyelerin de "para iştahı" buna eklenince;
ortaya çıkan tablo,
dünden bugüne süregelen 
bir "yanlışlar silsilesi"ni
ortaya koyuyor...
Yani, Mustafa Demir'in hatalı
uygulamaları ve proje noksanlıkları
var ama bu durum; sadece onu  "tek suçlu"
göstermeye yetmiyor...
"Arabesk demokrasi"
anlayışının
yarattığı 
"Oy fırsatçılığı" ile
seçilenleri 
zorlayan
bizlerin hiç mi günahı yok?..
Baştan ayağa
silkelenmek gerek!..
Bilim insanları değil de
"rantiyeciler"
dikkate alındığı sürece,
Karadeniz'in eğitim, sağlık, spor, tarım, ticaret ve sanayi merkezi
Samsun;
hak etmediği bu görüntülerle
yeniden yüzleşecektir!..
Canlar kaybettik, milyarlarca
liralık
"Milli servet" heba oldu...
Yazık, günah değil mi?..