Tam 24 yıl önce bugün büyük bir acı ile uyandı Türkiye. 
17 Ağustos 1999’da Gölcük merkezli sabaha karşı meydana gelen 7.4 büyüklüğünde ve 45 saniye süren deprem, Marmara Bölgesi’nin altını üstüne getirdi. Yataklarında sarsıntıyla gözlerini açan ve neye uğradığını anlamayan 18 bini aşkın can hayata veda etti.
 Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Bursa, Yalova’da etkisini gösteren yer sarsıntısı, Türkiye’nin en büyük felaketlerinden biriydi. Ta ki 6 Şubat’ta 51 bin kişinin yaşamını yitirdiği,  11 ili etkileyen Kahramanmaraş merkezli 7.6 büyüklüğündeki depreme dek.   
Türkiye’yi yasa boğan Marmara depreminin üzerinden 24 yıl geçti. Canlarını, yakınlarını yitirenlerin acısı sürüyor. Hiçbir zaman da dinmez yürekleri dağlayan o sızı.  
Anadolu Ajansı muhabiri olarak görevli gittiğim depremin merkez üssü Gölcük’te eşini, dostunu, çocuğunu, ailesini yitiren enkaz altındaki yakınlarının canlı çıkarılmasını umutla bekleyenlerin çaresizliğine, acısına çok yakından tanık olmuş, onlarla birlikte aynı duyguları yaşamıştım.
Hala gözlerimin önünden gitmiyor o hüzün dolu görüntüler, kurtarma ekiplerinin enkaz altında kalanlara canlı ulaşabilmek için göz yaşlarını akıtan “sesimi duyan var mı?” seslenişleri.
Düşünebiliyor musunuz, bir anda ailesi yok olmuş yapayalnız kalmış insanların umarsızlığını, göğü delen feryadını, yardım talep eden çığlıklarını. İşte bu denli acımasızdır doğal felaketler. Bir anda yıkıp geçer, en sevdiğinizi, canınızı alır elinizden. Allah, böyle acıyı bu ülkeye bir daha yaşatmasın.
Türkiye deprem ülkesi. Nüfusun çoğunluğunu barındıran büyük kentler ve sanayi tesisinin yüzde 75’i deprem tehlikesi altında. Yapı denetimi sistemi eksik ve ihtiyacı karşılayacak düzeyde değil. Türkiye’yi şantiye alanına dönüştüren inşaatlar gereği gibi denetlenemiyor.
Can güvenliği bir şekilde müteahhitlerin insafına bırakılıyor. Dere yatakları imara açılıyor deprem tehlikesi gözetilmiyor. Olası büyük depreme karşı İstanbul’da tümü ile kentsel dönüşüm gerçekleştirilemedi.
Megakent İstanbul’da 1 milyon 600 bin bina risk altında. 650 bini en küçük sarsıntıda yerle bir olacak. Böylesine ivedilik gerekiyor kentsel dönüşümde. Aslında 1999 depreminin ardından çalışmalara hemen başlanılması gerekiyordu. Çok ıskalandı. Hükümet deprem için yasa çıkaracakmış. Onda bile geç kaldılar. 
Türkiye, depreme en çok can veren ülkelerin başında geliyor. Bu acı gerçek ortada iken geçmişten hiç ders alınmıyor, bir süre sonra unutulup gidiyor.
Salt İstanbul değil, ülkenin her yanı depreme hazırlıklı değil. İşte  51 bin kişinin hayatını kaybettiği  6 Şubat sarsıntısı.
Oysa büyük Marmara depreminin eli kulağında. Uzmanlar uyarıyor, yer bilimci Prof .Dr Naci Görür, her gün “Depremi sakın unutma” diye bağırıyor.
24 yıl önceki Marmara depreminin ardından İstanbul’da toplanma bölgesi olarak ilan edilen alanlar, bugün çok katlı binalarla kuşatılmış durumda. Diğer illerde de toplanma yeri olarak saptanan araziler aynı konumda.
Deprem ihmale gelmez, ıskalamayı affetmez. Naci Görür’ün çığırdığı gibi, “Depremi sakın unutma”...