Geçtiğimiz gün Samsun’da bildiğim kadarıyla eşine ve benzerine daha önce rastlamadığımız bir saldırı yaşandı. Samsun’un simgelerinden biri olmasının dışında, çok önemli anlamlar taşıyan Onur Anıtı, iki kişi tarafından yıkılmak istendi. Daha önce benzeri anlamda birçok saldırı ülkenin çeşitli yerlerinde zaman zaman olmuştu. Ancak geçen akşam yapılan “onur anıtı” saldırısı gibi insanın hayal sınırlarını bile zorlayacak şekilde hiç olmamıştı. Atatürk heykelinin bulunduğu yer, öyle arabayı götürelim, halatı bağlayalım sonra da anıtı yıkalım diyeceğiniz bir yer değil. Neredeyse 24 saat aktif bir alandan ve şehrin tam da merkezinden bahsediyoruz. Henüz içeriğini bilmemekle birlikte bu iki şahsın, normal bir araçla değil de nispeten planladıkları bu alçakça saldırıyı uygun bir araçla gelmeleri, bence gerçekten hedeflerinde yıkmak olduğunu gösteriyor. ‘Halatı bağlayalım yıkacakmış gibi yapalım, zaten bu bile çok ses getirir’ düşüncesinde olduklarını, bu nedenle sanmıyorum. Şehrin merkezinde, her yeri kameralarla dolu ve insan hareketliliğinin diğer birçok yere göre daha canlı olduğu bir yerde, böyle bir eylemi göze almanın sarhoşluk ile açıklanacak sponten bir hikaye olmadığı aşikar. Hangi normal kafa uyuşturucunun etkisinde bile olsa, “ haydi gidip, onur anıtını“ yıkalım der. Benim aklıma gelenin hemen hemen herkesin aklına geldiğine eminim. Birileri yine ülkenin sinir uçlarıyla oynuyor ya da hazırlıklar yapılıyor. Halatı bağlayıp yıkmaya çalıştıklarının sıradan bir heykel olmadığını elbette bu saldırganlar da biliyor. Hedefledikleri ve saldırdıkları ülkenin değerleri. Bu işler kime yarar, kim bu şekilde alçakça bir eylemden menfaat oluşturur sorusu ise gerçekten çok önemli. Ülke zor bir süreçten geçiyor ve zor bir seçim dönemi yaklaşıyor. Bu alçakça saldırı gösterdi ki, sınırları zorlayacak birçok benzeri saldırı ile karşı kaşıya kalabiliriz. İlk değilsiniz, belki son da olmayacaksınız. Bundan önce de çok denediniz bilin ki, “YIKAMAYACAKSINIZ”...