Mayıs geçti çok şükür.
Seçimle beraber gelen o heyecanlı, capcanlı meydanlar yerini güneşin kollarına bıraktı.
Aslında seçim zamanlarını halk sever. Bir gerginlik havası olsa da, curcunayı, dedikoduyu, konuşacak bir olguyu severiz millet olarak. 28 Mayıs biter bitmez, herkes çekildi köşesine, kara kara kimi ekinlerini, kimi ekonomiyi kimi günahlarını düşünür oldu. Konuşulan siyasi evhamlar biranda yerini gerçeklere bıraktı.
Hükmedemediğimiz işler konusunda konuşmak her zaman daha kolay gibi.
Kendi gerçeklerimize dönünce daha bir duygusal, daha Bi tükenmiş bitkin oluyoruz.
     Genel olarak '' gerçekler ''  dediğimiz, son 2 yıldır tek çatı altında buluştu. '' ekonomi canavarı''! 
Eskiden de vardı bu canavar. Ezip geçer, delip geçer, kimini ihya eder, kimini söküp atar! Isırır o kocaman dişleriyle.
Peki bu canavarın, ipini kim saldı?! Eskiden yine ipi gevşetip, geri çekip, çok da parçalanmazdık. 
Şimdi tamamen kaçtı ahırından. 
Artık her sabah uyandığımızda, ( yoo yooo, uyurken dahi:) dişlerini etimizde hissediyoruz. 
Ekonomiye yön veren devletler arasındayız derken, ekonominin yön verip, yönünü bulamaz ettiği insanlara dönüştük. 
   Peki çaresi yok mudur?! 
İnanıyorum ki, bizim çok bilgimiz olmamasına rağmen, birşeylerin yine bizim tarafımızdan düzeltilebileceğinin umudu var bende. 
  Anadolu topraklarının üzerinde olmamız. Uçsuz bucaksız o verimli ovalarımız, konum olarak dünyanın köprüsü olmamız... 
Ne eksek bitecek, ne toplasak ihraç edilecek  ürünlerimiz, kendiliğinden yetişen ilaç sanayisinde kullanılan tıbbi bitkilerimiz. 
Asya dan Avrupaya gıkını çıkaramayacakları köprü konumumuz. Gerçi bunu ikidir yazıyorum ama... Bilinçli. 
NEDEN! 
NEDEN kullanamıyoruz. 
Tarımda mevzuatlar, işbilenlere değil de kısa yoldan parasını kazanma hedefinde olanlara, dayımlara, teyzemlere, akraba, eş dostlara verdiğimiz desteklerden ne zaman vazgeçeceğiz! 
Tüm topraklarımızın doğru mevzuatlarla ekilip, biçildiğini düşünürsek dünyaya kafa tutabileceğimizi bildiğimiz halde, neden elimizde ki toprakları satıp, lüks hayat serüvenine girdik?
Aslında soruların cevapları apaçık ortadır! 
Üzüldükçe, ekonominin insanı insanlığından ettiğini gördükçe tekrar tekrar sormak bir çözüme ulaştırmıyor maalesef. 
Bizi engelleyenler, dış mihraklar düşüncesinden çıkmalıyız. Biz çalışkan, ama çalışmayan bir toplum olabilir Miyiz?
Biz üretmeyi seven ama ne ürettiği konusunda tam bilgi sahibi olmayan toplum olabilir miyiz?! Biz sadece kolay yoldan paramızı kazanıp, harcamayı hedefleyenler miyiz!? 
Kısaca biz, birşeyleri yanlış yapıyor, sonra da ekonomi canavarına yem olarak atılıyoruz. 
 Ekilmedik tek bir toprak parçası bırakmadığımız, ne ne için, nasıl yapıldığını üretildiğini öğrendiğimiz, uyguladığımız musmutlu Haziran günlerine merhaba diyelim.  
Ekonomi canavarının iplerini elimize almanın zamanı geldi, geçiyor🙂