Siyonizm (İbranice: צִיּוֹנוּת, romanize: Tsiyyonut), tarihî İsrail toprakları olarak tanımlanan bölgede bir Yahudi devletinin asırlar sonra yeniden kurulmasını destekleyen, savunan ve Yahudi milliyetçiliğini temel alan ideolojik fikir hareketidir.
İsrail Devleti’nin 1948’de kurulmasından bu yana Siyonizm, öncelikle İsrail adına savunuculuk yapmayı, onun varlığına ve güvenliğine yönelik tehditleri ele almayı ve diasporadaki Yahudileri herhangi bir katliam girişimine karşı korumayı amaçlamış durumdadır.
Bütün Siyonistlerin buluştuğu ortak payda, İsrail diyarının Yahudiler için millî yurt olarak tanımlanmasıdır. Bu tanımlama ve anlayış, tarihî bağların ve dinî geleneklerin Yahudileri İsrail’e bağlamasından doğar.
1968 yılında Kudüs’te bir araya gelen 28. Siyonist Kongresi, "Kudüs Programı"nda belirtilen beş noktayı Siyonizmin günümüzdeki amaçları olarak kabul etmiştir. Bu noktalar şöyledir:
Yahudi halkının birliği ve İsrail’in Yahudi yaşamında sahip olduğu merkezi önem;
Yahudi halkının, tüm ülkelerden yapılacak göçler (Aliyah) yoluyla, tarihi anavatanı olan Eretz Israel’de bir araya gelmesi;
Adalet ve barış vizyonu üzerine kurulu olan İsrail Devleti’nin güçlendirilmesi;
Yahudi ve İbrani dili eğitiminin ve Yahudi ruhani ve kültürel değerlerinin teşvik edilmesi yoluyla Yahudi halkının kimliğinin korunması;
Yahudi haklarının her yerde korunması.
Siyon, Ahd-i Atîk’te Kral Dâvûd tarafından fethedilip krallığın merkezi yapılan Kudüs şehri için kullanılmış bir isimdir (II. Samuel, 5/7). Zamanla kapsamı bütün İsrail topraklarını ifade edecek şekilde genişlemiştir. Siyon kelimesine dayanan Siyonizm ise Yahudi halkının “tarihî yurtlarına dönüşü” mânasında Filistin’de Yahudi devleti kurmayı hedefleyen siyasî hareketi belirtir.
Sistemli bir siyasî hareket olarak Siyonizm’in kurucusu bilinen Theodor Herzl’in tarih sahnesine çıktığı 1890’larda Avrupa’da ve diğer yerlerde Hibbat Siyon hızla şubeler açarak Yahudiler arasında yayıldı; hareketin Avusturyalı önderlerinden Nathan Birnbaum ilk defa Siyonizm terimini ortaya attı. Dolayısıyla Herzl, Siyonizmin teorisini kurup teşkilatlandırırken kendi hareketini üzerine kuracağı bir öncü hareketi ve belli ölçüde siyasî bilinçlenmeye ulaşmış bir kitleyi hazır buldu.
Herzl’i Yahudi davasına eğilmeye ve Yahudilere ait bir devlet fikrini işlediği Der Judenstaat (1896) isimli kitabını yazmaya sevk eden olay Paris’te tanınmış bir gazetenin muhabiri sıfatıyla izlediği, bir Yahudi yüzbaşının casusluk suçlamasıyla yargılanıp mahkûm edildiği Dreyfus davasıdır. Bu davada o günlerin Avrupa’sında gittikçe yayılan Yahudi aleyhtarlığını gözlemleyen Herzl, Yahudilerin genellikle dışlanmış azınlıklar olarak yaşadıkları ülkelerin toplumlarıyla kaynaşamayacağı düşüncesinden hareketle söz konusu kitabını kaleme aldı. Kitap, Yahudiler arasında farklı tepkilerle karşılansa da çok geçmeden Yahudilerin başta Avrupa olmak üzere diasporadan “kutsal topraklar”a dönüşü ve Filistin’de bir Yahudi yurdu kurma hedefiyle kurumsallaşacak olan Siyonist hareket için bir işaret taşı oldu.
Siyonizm, Yahudi halkı için Filistin’de kamu hukukunun güvencesi altında bir yurt kurulmasını amaçlamaktadır. Bunun için kongre, Filistin’de Yahudi çiftçi, esnaf ve tüccarının anlamlı bir şekilde yerleştirilmesine, her ülkenin yöresel yasalarına uygun biçimde Musevîlerin birleştirilmesi ve örgütlenmesine, Yahudi ulusal duygularının ve bilincinin kuvvetlendirilmesine, Siyonizmin amacına erişebilme yolunda ilgili hükümetlerin onayını almak için hazırlık çalışmalarına girişilmesine karar vermiştir (Öke, s. 38). Herzl’in hâtıratında bu kongreyle ilgili söyledikleri önemlidir: “Ben Basel’de Yahudi devletini tesis ettim. Bunu bugün yüksek sesle söylesem bütün dünyada bir kahkaha tufanı kopar. Fakat bundan beş sene, belki elli sene sonra muhakkak herkes bunun böyle olduğunu anlayacaktır” (Vital, The Origins of Zionism, s. 396).
Dünya Siyonist Teşkilâtı, kapsayıcı kurumsal yapısı ve düzenli kongreleri yoluyla programını çizdiği Siyonist hareketi özgün hedefine götürecek olan Filistin’e sürekli göçü düzenleme ve siyasî, iktisadî, yerleşimci faaliyetleri yürütme yolunda en temel organ olma niteliğini o günden itibaren korudu.