Son 3-4 gün
içinde
infial yaratan
olaylar, toplumun
nasıl bir tehlike ile karşı
karşıya olduğunu
anlatmaya yetiyor...
İnsanlar
bu yüzden çocukları ve sevdikleri
için endişe duyuyor...
Diyarbakır'da
8 yaşındaki Narin'in,
katledilmesi ve cesedinin
amcası tarafından
çuvala konulması
ve Tekirdağ'da 
2 yaşındaki 
bir çocuğun
üvey babasının
cinsel istismarına
uğraması
sonucu
hastaneye kaldırılmasının
iğrençliği
karşısında;
sağcısı solcusu, 
dinsizi imanlısı,
kadını erkeği ve
yaşlısı genci, bu durumu
kabullenemediği için soruyor:
"Nasıl bu hale geldik?"...
Geçende, "Savaşmadan kaybetmek" başlıklı yazımda,
ahlak erozyonunun
toplumu sürüklediği
girdaptan söz etmiştim...
Bu bilinmezliklerden
kurtulmak için
bizi biz yapan değerleri
yüceltmek gerektiğini
anlatmıştım...
Yoksa, herkesin
kaybedeceğini de ifade etmiştim...
Daha güçlü tepki vermek
gerekir...
Herkesin çoluğu çocuğu var...
Elbette vicdanı da...
İktidar ve muhalefete
sesleniyorum:
Bu tür suçlara
en ağır cezaların
verilmesi
için
düzenlemeler yapılsın!..
İdam cezası
uygulanamıyor
ama hiç değilse 
"Ağırlaştırılmış müebbet cezası" 
getirilsin!..
Ve hiçbir biçimde bu suçların
faillerine
ceza indirimi yapılmasın!..
Bu olaylar karşısında
içimiz parçalanıyor...
Olup bitenlere
"Bana ne?" diyerek
tepkisiz kalmak,
bu iğrençlikleri
kabul etmektir...
İnsanlıktan
çıkmaktır!..
Nasıl bu hale geldik ya da getirildik?..
Yazıktır, günahtır!..