Samsunlu bir işadamı ve eşinin
adı ve fotoğraflarının
açıkça yer aldığı bir
"şantaj" haberi,
sosyal medyada gündem oldu...
Dün, Samsun'un her köşesinde,
ünlü işadamı ve eşi
konuşuldu...
İddiaya göre, işadamının
bir otel odasında
cinsel içerikli
görüntüleri
nedeniyle eşinden
50 bin lira alınmıştı...
Sonrasında da söz konusu
işadamından
100 bin lira daha istendiği
ve bu taleplerin
3 ay boyunca devam ettiği
öne sürüldü...
İşadamının
şikayeti üzerine kadın hakkında,
"özel hayatın gizliliğini ihlal etmek ve şantaj"
suçlarından dava açıldı...
Olayın "normal" seyri
bu...
"Anormal"
olan tarafı ise
hem işadamı
hem de eşinin
adı ve fotoğraflarının haberde açıkça
verilmesiydi...
Haberin bu biçimde
gazetede yer alması;
aslında davacı olan işadamı ve eşinin
bir anlamda cezalandırılması
demekti...
Tecavüzcü, sapık ve katillerin dahi
yargı kararı kesinleşmeden
"masumiyet karinesi" esas alınarak
adı ve fotoğraflarını açıkça
yayınlamaması
gereken medya,
söz konusu haberin
verilişinde bu kıstaslara uymamıştı...
Bu süreçten sonra
o işadamı, davayı kazansa da
kaybetse de ne önemi var?..
Haberde bahsi geçen şantaja maruz kalan kişileri
tanımam!..
Bu önemli de değil zaten!..
Ben bu köşede yılların
deneyimiyle
bir haber analizi yapmaya çalıştım...
Hiç kimseyi yargılayacak değilim...
Yasal anlamda
"zina" suç değil,
sadece boşanma nedenidir...
Bu anlamıyla,
durum o işadamı ile
eşi arasındadır!..
İtirazım;
bu haberin veriliş biçimiyle
hem işadamı hem de
eşinin cezalandırılmasınadır!..
Manevi
anlamda
suçlu olan
işadamını
anladık diyelim...
Adı ve fotoğrafı açıkça
yayınlanan
eşinin ne suçu var?..