Yaz mevsimi olmasına rağmen, sebze ve meyvenin yanına yaklaşılmıyor. Son derece pahalı fiyatlar bir türlü düşmedi. Neredeyse yazın sonuna yaklaştık domates, salatalık, biber, patlıcan, karpuz, kavun ve üzüm fiyatları cep yakıyor. Köylü pazarlarında bile yüksek ederler, dar gelirliyi oldukça zorluyor. Diğer temel gıda ürünleri de ateş pahası. 34 yıldır periyodik olarak “Açlık ve Yoksulluk Sınırı” araştırması yapan Türk-İş, mutfak enflasyonunun emekçiyi, emekliyi, memuru nasıl ezdiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Temmuz ayı araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2 bin 903 liraya, gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt) ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının tutarı ise (yoksulluk sınırı) 9 bin 457 liraya yükseldi. Başka bir ifadeyle dört kişilik bir ailenin evine 2 bin 903 liradan az para giriyorsa o aile aç, 9 bin 457 liranın altına gelire sahipse yoksul sayılıyor. Oysa bu tutarların altında kalan aylık ve maaşla geçinmeye çalışan o kadar çok insan var ki… Araştırmaya göre, mutfak enflasyonu yıllık bazda yüzde 20.65 arttı. Hal böyle iken Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yıllık enflasyon yüzde 17-18’ler düzeyinde. Çarşı pazarın el yakan fiyatlarına yakından tanık olan dar gelirli kitle, doğal olarak resmi enflasyonu inandırıcı bulmuyor. 10 milyona yakın emekçi net 2 bin 825 lira olan asgari ücretle bir ay geçinmeye çalışıyor. 3 bin liraya ulaşan açlık sınırı asgari ücreti çoktan solladı. Yılbaşında yürürlüğe giren asgari ücret en fazla üç ay değerini koruyor, ondan sonra yüksek enflasyondan ötürü aşınarak satın alma gücünü yitiriyor. Aynısı gariban emekli için de geçerli. Bu hayat pahalılığında hala 1500 lira aylıkla yaşamaya çalışan emekli var. İşçi ve esnaf emeklisinin yüzde 40’ının aylığı net asgari ücretin altında. Doğal olarak onlar da mutfak enflasyonu karşısında eziliyor. Yıllardır baskılanan maaş artışları karşısında milyonlarca emekçi, emekli, esnaf ve çiftçi sürekli yoksunluk çekiyor, bir türlü refaha eremiyor. Bilindiği üzere 6 milyona yakın memur ile memur emeklisini yakından ilgilendiren toplu sözleşme görüşmeleri 2 Ağustos’ta başlayacak. İktisaden geri kalmış kitle görüşmelerden çıkacak sonuca kilitlendi. Lakin, siyasi iradenin bundan önce olduğu gibi toplu sözleşme masasına yüksek zam oranı ile gelmesi çok olası görünmüyor. Yetkili konfederasyon Memur-Sen, maaşlara önce seyyanen 600 lira yansıtılmasını, ardından 2022 yılı için yüzde 21, 2023 yılı için de yüzde 17 zam yapılmasını talep ediyor. Tabii, bu istemlerin hükümet tarafından kabul görmeyeceği aşikar. Kuvvetle muhtemel maaşlara yine yüzde 3.4, 5 gibi çok komik zam yapılması düşüncesiyle masaya oturacak hükümet temsilcileri. Aslında dar gelirli kitlenin temel sorunu da bu ya… Yani düşük artışlara mahkum olması, maaşlarında göreceli iyileştirmenin gerçekleştirilememesi. Ondan sonra da “nasıl geçinebilirim” in hesabını yapıyor gariban kitle. Bu kısır döngü yıllardır sürüyor.