Kasım ayına adım attık. Sabahları puslu, akşamları erken kararan havalar, soğuk rüzgârın yüzümüze ilk kez dokunuşu… Kış artık kapımızda. Her yıl olduğu gibi bu mevsim de hem doğaya hem insana “hazırlıklı ol” mesajını veriyor. Peki, biz gerçekten hazır mıyız?
Kış demek sadece soğuk hava ya da kar yağışı demek değil. Kış; dayanışmanın, paylaşmanın, sabrın ve direncin mevsimidir. Bu dönemde bir battaniye, bir kase sıcak çorba, bir gülümseme bile büyük anlam taşır. Çünkü kış, en çok da birlikte ısınmayı bilenlerin mevsimidir.
Ama hazırlık sadece fiziki olmaz. Elbette doğalgaz kombilerini kontrol ediyoruz, araçlarımıza antifriz koyuyoruz, kalın kıyafetleri dolaplardan çıkarıyoruz. Peki ya ruhumuz? Güneşin yüzünü daha az gösterdiği, günlerin kısaldığı bu aylarda iç dünyamızı nasıl ısıtacağız? Bir kahve eşliğinde dost sohbeti, bir kitap, bir müzik ya da bir tebessüm… Kışın soğuğunu unutturacak şeyler aslında bunlar.
Diğer yandan, kış en çok zorluk yaşayan kesimleri etkiliyor. Evsizler, dar gelirli aileler, sokak hayvanları… Her birine ulaşmak, elimizden geldiğince destek olmak toplumsal sorumluluğumuz olmalı. Unutmayalım; bir komşuya bırakılan odun, bir kap su, bir ekmek bile bir canın yaşamını değiştirebilir.
Belediyeler, kurumlar, vatandaşlar; herkesin yapabileceği bir şey mutlaka vardır. Kar küreme ekipmanından çok daha önemli olan, “insan sıcaklığını” paylaşabilmektir. Kışla birlikte gelen zorluklar, ancak birlik olursak hafifler.
Kasım ayı, bize yaklaşan kışın habercisi. Doğanın uykusuna çekildiği bu dönemde bizler de biraz yavaşlayıp içimize dönelim. Isınmak sadece kaloriferle olmaz; iyi niyet, dayanışma ve paylaşma da içimizi ısıtır. Kış kapıda… Soğuk rüzgârlar gelmeden, hem evimizi hem kalbimizi hazırlayalım.