Mübarek Ramazan ayının Kadir Gecesi arifesinde Mescid-i Aksa'da İsrail terör DEVLETİNİN YAPMIŞ OLDUĞU KATLİAM, bayramı heyecanla bekleyen bizleri derinden yaralamıştır. Bu katliam, kana doymayan zalim İSRAİL'in ne ilk ne de son saldırısı olacaktır. Özellikle bunun altını çizmeliyiz. Öncelikle KUDÜS VE MESCİD-İ AKSA'nın biz Müslümanlar için ne anlama geldiğini ve SİYONİZMİN hedeflerini bilmeden, meseleye sağlıklı bakmak mümkün olmayacaktır. MESCİD-İ AKSA: İslam dininin ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın bulunduğu alanın yüzölçümü yaklaşık 144 dönüm olup, Kubbet-üs-Sahra, Kıble Mescidi ve sayısı iki yüze ulaşan birçok esere sahiplik eder. Kubbet-üs-Sahra’nın üzerine kurulduğu kaya, bu tepenin en yüksek noktası olarak kabul ediliyor. el-Mescidu’l-Aksâ: “el-Aksâ” kelimesi “en uzak” anlamına gelir. Mescid-i Haram’dan uzaklığına nispetle ve Mekke’ye en uzak mescit olması itibarıyla bu adı almıştır. Bu isimlendirme, Kur’an-ı Kerim’deki İsrâ suresinin 1. ayetinde de aynı şekilde geçer. Beytu’l-Makdis: “el-Mescidu’l-Aksâ” adlandırmasından önce, yaygın olarak bu ifade kullanılmaktaydı. Hadislerin birçoğunda da Beytu’l-Mukaddes ibaresi geçmektedir. Örnek olarak, İsra ve Mirac hadisesini anlatırken Peygamber Efendimiz şu ifadeleri kullanır: “Sonra Ben ve Cebrâil beytu’l-makdis’e girdik ve her birimiz orada iki rekat namaz kıldık.” Kur’an’da Kudüs ismi geçmediği gibi İslam kaynaklarında bu şehrin adı olarak zikredilen diğer isimlere de rastlanmamaktadır. Ancak müfessirler, Kur’an’daki “el-Mescidü’l-Aksâ” (el-İsrâ 17/1), “mübevvee sıdk” (Yûnus 10/93) ve “el-arzü’l-mukaddese” (el-Mâide 5/21) gibi tabirlerle ya Kudüs’teki Beytülmukaddes’in (Taberî, XV, 16-17) ya da genellikle söz konusu şehrin de içinde bulunduğu Filistin topraklarının kastedildiğini belirtmişlerdir (Fahreddin er-Râzî, XI, 196-197). Öte yandan Elmalılı Muhammed Hamdi, ayette geçen el-Mescidü’l-Aksâ’nın Beytülmakdis, mübarek kılındığı haber verilen çevresinden de Kudüs ve civarı olduğunu söylemektedir (Hak Dini, IV, 3144-3145). Mescid-i Aksa tabiri, İslamın ilk dönemlerinde bazen Kudüs için de kullanılmakla birlikte asırlar boyunca bununla özellikle Harem-i şerif kastedilmiştir (EI2 [Fr.], VI, 695). Hicretten önce iki veya üç yıl süreyle Hz. Peygamberin Kâbe’yi de önüne almak suretiyle Kudüs’e yönelerek namaz kıldığı (İbn Sa‘d, I, 243; Kurtubî, II, 150; Fahreddin er-Râzî, IV, 110) ve -farklı rivayetler bulunmakla birlikte- Medine döneminde on altı veya on yedi ay bu uygulamanın devam ettiği, daha sonra kıblenin Kabe’ye çevrildiği kabul edilmektedir (Buhârî, “Ṣalât”, 31, “Tefsîr”, 18; Müslim, “Mesâcid”, 11-12; ayrıca bk. KIBLE). Resûl-i Ekrem’in sağlığında belli bir dönem için Kudüs’ün kıble olarak tercih edilmesi, Müslümanların bu şehri, dini bir merkez olarak görmelerinin sebeplerinden birini teşkil etmiştir. Ayrıca Hz. Peygamberin, Mescid-i Haram’dan çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksa’ya gece götürülmesi şeklinde gerçekleştirilen İsrâ (el-İsrâ 17/1) ve ardından mirac mucizelerinde Mescid-i Aksa’ya gitmiş olması, Müslümanlar için bu şehrin önemini artırmıştır. Muhammed Hamîdullah, el-Mescidü’l-Aksâ’nın Beytülmakdis değil semalarda bulunan, meleklerin sürekli Allah’a ibadet ettikleri bir mescid olduğunu ileri sürmüşse de (İslam Peygamberi, I, 150-151) adı geçen mescidle sonradan bu ismi alan caminin değil Hz. Süleyman tarafından yaptırılan Beytülmakdis’in kastedildiği de bilinmelidir (bk. MESCİD-i AKSÂ)...