Bir meslek büyüğümüzün dile getirdiği gibi “Adam gibi, layıkıyla, dürüstçe, objektif olarak yapılırsa dünyanın en güzel mesleğidir gazetecilik.”
Bugün, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. 4 Ocak 1961’de kabul edilen ve basın çalışanlarına bazı haklar ve yasal güvence sağlayan “212 sayılı yasa” 10 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. 10 Ocak kutlama günü oldu.
Basının ve basın emekçilerinin içinde bulunduğu dramatik tablodan ötürü 10 Ocak, artık buruk kutlanıyor. Demokrasinin olmazsa olmazlarından, yasama, yürütme ve yargılamanın ardından bir zamanlar dördüncü güç olan basın giderek kan yitiriyor.
Avrupa’da yüzde 25 olan sendikalaşma oranı Türkiye’de sadece yüzde 8 düzeyinde. Yayın yasakları, para cezaları, açılan davalar, gözaltılar, tutuklamalar, sansür, oto sansür artık günlük olaylar haline geldi, kanıksandı. Gazetecilere haberlerinden ve yazılarından ötürü davalar açılıyor, hapse atılıyor. Gazetecilik mesleği suçlu olarak görülmeye başlandı. Gazetecilik suç değil, kamuoyunu aydınlatma ve bilgilendirme görevidir.
Günümüzde onlarca gazetenin özgürlüğünden yoksun kalması, binlerce meslektaşın işini yitirmesi dürüstçe yapıldığında dünyanın en zevkli, güzel mesleği olan gazeteciliği çileli ve zor hale getirdi.
Demokrasileri ayakta tutan, yasama, yürütme ve yargılamanın ardından dördüncü kuvvet olarak bilinen gazetecilik, ekonomik ve diğer nedenlerden ötürü erozyona uğradı.
Kamuoyunu haberdar etmek, aydınlatmak için karda kışta, mermi altında, geçim sıkıntısı çekerek, horlanarak 24 saat koşuşturan, çatışmanın, savaşın içinde olan, doğal afetlere ilk giden görev yapan insanların özveri ile yaptığı meslektir gazetecilik.
Her türlü özveriye karşın gerçekleri gün yüzüne çıkardıklarından, yazdıklarından dolayı “Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilirler”. Gün gelir iktidar, yeri gelir muhalefet, bir bakarsanız toplumun bazı kesimlerince topa tutulur, yerden yere vurulurlar yazdıklarından ve haberlerinden ötürü.
Haber uğruna kendilerini parçalarlar. Bundan ötürü de bedenleri, kalpleri erkenden iflas eder,genç yaşta yaşamını yitirirler. Tüm olumsuzluklara rağmen, tarafsız, onurluca yapılırsa dünyanın en keyifli işlerin başındadır gazetecilik. Zaten tutkuyla, özveri ile yapılan bir meslektir.
Bu denli zor koşullar altında çalışan gazetecilerin ücretleri, sosyal hakları çok ama çok kötü durumdadır. Tutkunu olduğu mesleği yapabilme uğruna yıllarca kadrosuz, asgari ücretten bile düşük ücretle çalışmaya razı olurlar.
Onların tek ödülü uzun süre sonra kavuştukları kadro, iyi sayılabilecek ücret ve sarı basın kartıdır.
Medyada çalışan on binlerce meslektaş ne yazık ki sendikal haktan yoksun haber peşinde koşuşturuyor.
Türkiye’de basın iş kolunda 95 bin kişi çalışıyor. Bunlardan 24 bini gazeteci olarak tanımlanırken, 9 bini işini yitirdi. Basın işsizliğin en yaygın olduğu sektör.
İşte böylesi zor ortamda ve güç koşullarda özveriyle, tutkuyla görevini yerine getiriyor basın emekçileri.
Bir yanda yaptığı haberden, yazısından ötürü özgürlüğünü ve işini yitirme, aşağılanma, hırpalanma kaygısı, diğer yanda ekonomik zorluklar.
62 yıl önce büyük mücadele sonucu kazanılan gazetecilerin 10 Ocak gününü kutluyor, işsizliğin azaldığı, ücretlerinin iyileştiği, özgürlük alanlarının genişlediği yeni bir yıl diliyorum...