Hayat, seçimlerle örülü bir yolculuktur. Her dönemeçte, her başlangıçta, her vedada bir karar veririz. Kimi zaman aklımızla tartarız ihtimalleri, bazen mantığın terazisine koyarız duygularımızı. Ama yine de bir şey eksik kalır; içimizdeki o derin, sessiz ve güçlü ses sustuğunda. Kalbin sesi… Bizi en doğruya, en gerçeğe götüren o içsel rehber…
Kalbinin sesini duymak kolay değildir. Çünkü o ses, gürültüde boğulur. Dünya, düşünceleri bağıranlarla doluyken, kalbin sesi fısıldar. Sessizlik ister, durup dinlemeyi, içe bakmayı gerektirir. Dışarının karmaşasından sıyrılıp içindeki huzura yönelmen gerektiğini söyler sana. Ve eğer dikkatle dinlersen, yolun aydınlanır.
Kalbinin sesi, başkalarının doğrularından farklı olabilir. Çünkü sen teksin. Hikâyen, hayallerin, acıların ve umutların biricik. Bu yüzden kendi sesini duymayı öğrenmelisin, başkalarının senin adına karar vermesine izin vermemelisin. Herkesin seni bir yere çekmeye çalıştığı anlarda, kalbinin gösterdiği yön senin pusulan olmalı. Belki o yol daha engebelidir, belki sonunda yalnız kalırsın bir süreliğine, ama iç huzurun seni hep taşıyacaktır.
Kalbinin sesi, cesarettir aslında. Bilinmeze adım atma cesareti. Çünkü akıl, güvenli olanı ister; risk almamayı, planlı ilerlemeyi. Oysa kalp, tutkuyla yanar. Seni hayata bağlayan, heyecanlandıran şeylerin peşinden gitmeni ister. Ve biliyor musun? En anlamlı hayatlar da hep bu cesareti gösterenlerin olmuştur.
Kalbinin sesi, sana kim olduğunu hatırlatır. Koşuşturmaların, mecburiyetlerin, toplumun beklentilerinin arasında yitirdiğin “sen”i bulmana yardım eder. O ses, çocukken hayal ettiğin hayatı fısıldar belki; belki de en çok acı çekerken attığın çığlığın yankısıdır. Ne olursa olsun, gerçek bir şey taşır içinde. Ve sen, o sese kulak verdiğinde, sahici bir yaşam başlar.
Bazen kalbinin sesi, “Dur.” der. Herkes koşarken, senin durmanı, dinlenmeni, düşünmeni ister. Bazen “Git.” der. Her şey yolundaymış gibi görünse de, içinde bir şey eksiktir; kalbin seni başka bir yola çağırır. Kimi zaman da “Sev.” der. Gururun, korkuların, kırgınlıkların arkasında sakladığın sevgiyi ortaya çıkarır. Kalbinin sesi, en derin ihtiyaçlarını sana söyleyen dosttur aslında.
Ama onu bastırmak kolaydır. “Yanlış yaparsın.” der akıl. “Elalem ne der?” diye fısıldar toplum. “Zamanı değil.” diye uyar takvimler. Oysa kalbinin zamanı şimdidir. Doğru, kalbinin gösterdiği yoldur. Ve ne zaman onu takip edersen, hayat bir anlam kazanmaya başlar.
Yolun inişli çıkışlı olabilir. Hatalar yapabilir, pişmanlıklar yaşayabilirsin. Ama kalbinin sesini izleyerek attığın her adım, seni biraz daha “sen” yapar. Dışarıdan nasıl göründüğünden çok, içeride nasıl hissettiğin önemli hale gelir. Ve işte o zaman, hayatın sana ait olduğunu anlarsın.
Unutma: Kalbinin sesi, seni sen yapan en saf özdür. O sesi duymak için bazen yalnız kalman gerekebilir, bazen herkesin gittiği yoldan ayrılman. Ama sonunda vardığın yer, gerçek mutluluğun evi olur.
Hayat kısa, zaman akıp gidiyor. Kimin için, ne için yaşadığını yeniden düşün. Ve eğer bir yol arıyorsan, belki de tek yapman gereken şey... içini dinlemek.
Kalbinin sesi kılavuzun olsun. Çünkü en doğru yön, içinden gelir.