Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanmasına kısa süre kala zam tartışmaları yoğunlaşmaya başladı.  Emekçi komisyondan çıkacak karara odaklandı.
İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan 15 kişilik komisyon, aralık ayı başında ilk toplantısını yapacak. Gerçekleştirilecek 3 veya 4 toplantının ardından 2025’te uygulanacak yeni ücretin saptanarak kamuoyuna duyurulması bekleniyor. Türk-İş heyetinde asgari ücretle çalışan dört emekçi, bu yıl da komisyonda yer alacak. Aralık ayına doğru geri sayım başlarken, 10 milyona yakın emekçiyi yakından ilgilendiren ücret zammına ilişkin çeşitli zam oranları  da havada uçuşuyor. 
DİSK-AR’ın araştırmasına göre asgari ücret düzeyinde ve komşuluğunda çalışanların oranı yüzde 50 civarında. Merkez Bankası da bu oranı yaklaşık yüzde 50, bazı sektörlerde ise daha yüksek oranda olduğunu değerlendiriyor. IMF’ın bir raporuna göre ise kayıtlı çalışanların yüzde 43’ü asgari ücret veya altında ücretle emek harcıyor. Her üç verilerin ortaya koyduğu acı gerçek, Türkiye’de çalışanların yüzde 50’sinin asgari ücrete talim etmesi. Bir başka ifade ile asgari ücret,  4/A statüsünde kayıtlı 16 milyonu aşkın emekçinin bulunduğu Türkiye’de ortalama ücret haline geldi. Oysa Avrupa ülkelerinde asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 4 ve altında.
Türkiye’nin asgari ücretliler ülkesi olmasında sendikalaşma ve  bağıtlanan toplu iş sözleşmesi oranının çok düşük olması önemli etken. Kayıtlı çalışan 16 milyon 973 bin 613 emekçiden sadece 2 milyon 512 bin 332’si sendika üyesi. Sendikalaşma oranı yüzde 14.80. Oysa Avrupa ülkelerinde sendikalaşma oranı yüzde 40, hatta 50’yi buluyor. Sendikal haktan yoksun, toplu iş sözleşmesinden yararlanamayan işçilerin çoğunluğu doğal olarak işsizlikten asgari ücret veya altında ücretle çalışmak zorunda kalıyor. 
Türkiye’nin asgari ücretliler ülkesi olmaktan kurtulması için sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması, sendikaya öcü gibi bakan patron baskısının yasal düzenlemelerle kırılması gerekiyor. Sendikalaşma oranı ne denli artarsa, emekçinin ücret ve sosyal hakları da o denli yükselir.
Patronlar, brüt 20 bin 3 TL, net 17 bin 2 TL olan mevcut ücrete yüzde 25 - yüzde 30 oranında zam yapılmasını ve bir yıllık için saptanmasını ısrarla savunuyor. Hatta bölgesel asgari ücret uygulanmasını talep edenler bile var. Bölgesel asgari ücret 1951-1974 yılları arasında uygulandı. 1974 yılında Bülent Ecevit’in başbakanlığındaki CHP-MSP koalisyon hükümeti döneminde vazgeçilerek tek tip ulusal ölçekli asgari ücret uygulamasına geçildi. Yani bölgesel asgari ücret 50 yıl önce terk edilen uygulamadır. Yeniden bu sisteme geçmek olası değildir. Zira ayrımcılık oluşturduğu ve çalışanlar arasında hoşnutsuzluk yarattığı o dönem net olarak görülmüştü.
İşverenlerin yanı sıra Merkez Bankası Başkanı ile uluslararası ekonomi kuruluşları da asgari ücrete günün yaşam koşullarına aykırı yüzde 25 – yüzde 30 zammı dile getirdi. Bu oranlar bir anlamda yeni ücretin saptanmasında söz sahibi olan siyasi iradenin de görüşü olarak algılanabilir. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın üstüne vazife olmadığı halde ABD’de “asgari ücrete yüzde 25 zam tahmin” açıklaması emekçiyi kaygılandırdı. Enflasyonu azdırır gerekçesiyle asgari ücretliye, emekçiye, emekliye düşük zam hükümetin gündeminde aslında.
Asgari ücret zammında tartışılan en temel iki başlık 2024’te gerçekleşmesi hesaplanan yüzde 42-44 aralığındaki enflasyon oranına göre mi, yoksa 2025 yılında gerçekleşmesi öngörülen yüzde 17.5 oranında mı zam yapılacağı. 2025 yılı için düşünülen enflasyon oranında artış yapılırsa, bu asgari ücretlinin ölümü demektir.
Emekçi ve sendikalar asgari ücretin yüzde 50 oranında artırılmasını talep ediyor. Temmuzda ara zamdan yoksun bırakılan 10 milyona yakın emekçinin satın alma gücü can yakan hayat pahalılığı karşısında iyiden iyiye dibe vurdu. Türk-İş’in araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin zorunlu harcamalarından oluşan 20 bin 432 TL’lik açlık sınırı 17 bin 2 TL tutarındaki asgari ücreti 3 bin 430 TL solladı. Hal böyle iken mevcut ücrete yüzde 25, 30 zammı savunmak hiç insancıl ve adil değil.
Dört kişilik aileye sahip emekçinin insan onuruna yakışır ücretle yaşayabilmesi için asgari ücret net 35 bin TL olmalıdır. Patronlar üreten, artı değer katan yanında çalıştırdığı emekçiye köle ücretini reva görmemeli...