Hayat, bir yolculuktur derler. Bu yolculuk, ne tek düzedir ne de her zaman düz bir hatta ilerler. Zaman zaman durur, bazen hızlanır, bazen geri bile gider. Ve biz bu yolculuğun yolcularıyız; kiminin biletini kendisi alır, kimi bilmeden bir trene biner. Kimi gönüllü yolcudur, kimi mecbur. Fakat ortak bir gerçek vardır: Bu yolculukta herkesin bir yönü, bir varmak istediği yer, bir amacı olmalıdır. İşte bu yüzden, insan bazen yanlış duraklarda inebilir ama gideceği yönü doğru biliyorsa, yeniden yola koyulabilir.
Hayatın durağı da çoktur, yönü de. Duraklar, kimi zaman bir fırsattır; yeni bir iş, yeni bir şehir, yeni bir insan. Bazen bir hayal kırıklığı, bazen bir başarı. Duraklar geçicidir, ama yön kalıcıdır. İnsan, hedefini unutmadan ilerlediği sürece, ne kadar yanlış durakta inse de asıl gitmek istediği yere varmanın yolunu bulabilir. Bu yüzden yön bilinci, hayattaki en büyük rehberdir.
Yanlış bir ilişkide yıllarını kaybeden biri, sonunda gerçek sevgiyi bulabilir. Yanlış bir meslek seçmiş biri, yıllar sonra tutkusunu keşfedebilir. Hatalı kararlar, kayıplar, çıkmazlar… Bunlar hayatın durağıdır. Herkesin bir şekilde indiği, bir süre beklediği, bazen umutsuzca oturduğu yerlerdir. Ama içindeki sesi duyan, kalbinin pusulasını izleyen kişi, o duraklarda kalmaz. Tekrar kalkar, tekrar yürür, tekrar biner hayata. Çünkü bilir ki esas mesele, hangi durakta indiğin değil, nereye gideceğini bildiğindir.
Yanlış duraklar bazen en doğru dersleri verir. İnsan orada yalnız kalmayı öğrenir, beklemeyi, sabretmeyi, anlamayı öğrenir. Hedefine ulaşmak için neyi yapmaması gerektiğini keşfeder. Doğru yön, bu keşiflerin sonunda netleşir. Bazen kendini kaybettiğin yerde bulursun. Ve o buluş, sana yepyeni bir yol açar. Yolun uzunluğu değil, yönün doğruluğu önemlidir.
Hayatta “geciktim” demek, çoğu zaman yanıltıcıdır. Belki de asıl zaman şimdi başlamalıdır. Belki de o yanlış durak, seni yavaşlatmak için değil, seni uyandırmak içindi. Doğru yönü bildikten sonra hiçbir durak sana zarar veremez. Belki zaman kaybedersin ama kendini kaybetmezsin. Çünkü insanın kendini kaybetmesi, yönünü kaybetmesidir. Bir süreliğine savrulmak doğaldır, yeter ki kalıcı bir körlük olmasın.
Ayrıca, bu hayatta herkes yanlış duraklarda iner. Bu, insan olmanın bir parçasıdır. Mükemmel bir yolculuk yoktur. Ama herkesin içinde onu asıl hedefe götürecek bir his, bir ideal, bir yön duygusu vardır. Kimi buna vicdan der, kimi hayal, kimi inanç. O içsel rehber, insana en karanlık anlarında bile yolu gösterebilir. Yeter ki ona kulak vermeyi bilelim.
Sonuç olarak, yanlış kararlar hayatın bir parçasıdır. Yanlış duraklar, gelişimin, öğrenmenin, olgunlaşmanın doğal evreleridir. Asıl önemli olan, gideceğin yönü bilmendir. Hayalinden, değerlerinden, hedefinden vazgeçmediğin sürece, hangi durakta inmiş olursan ol, sonunda doğru yola geri dönebilirsin. Çünkü yön doğruysa, yol seni er ya da geç varman gereken yere götürecektir.