1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü idi. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ilan edilen 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü’nde milyonlarca emeklimiz açlık sınırının altında kalan aylıklarla yaşam mücadelesini sürdürüyor.
Yaş alan emeklilerimiz yaşamın ağır sorunlarından ötürü günlerinden bihaberlerdi. Onların tek düşüncesi geçinebilmek , kirasını ve faturalarını ödeyebilmektir. Bu halde iken onlar için ne anlamı olabilirdi Dünya Yaşlılar Günü’nün. 16 bin 881 TL aylıkla ay sonunu getirebilirlerse mutlu olabiliyor, yüzleri gülüyor.
Avrupalı mevkidaşlarına göre hayli düşük aylık ve gelire sahip Türk emeklisinin satın alma gücü hızla eriyor, sosyal hakları tırpanlanıyor, geleceğe ilişkin umutları azalıyor. Toplumun en çok ezilen kitlelerin başında yer almalarına karşın talepleri karşılanmıyor, cüce aylık artışlarına abone oluyorlar.
Altı ayda bir TÜİK enflasyon rakamları doğrultusunda artırılan aylıklar temel gereksinimleri karşılamaya yetmiyor. Zira , TÜİK’in enflasyon verileri yaşamın acı gerçekleri ile örtüşmüyor. Kuruma göre çarşı pazarda pahalılık yok, enflasyon çok yüksek değil. Çevrenize bir bakın bakalım öyle mi? TÜİK’e göre her şey toz pembe. Emekliye, dul ve yetime sorun ne çektiklerini, yaşadıklarını. Bir dokunun bin ah işitirsiniz. Öylesine umarsızlık içinde emekli ve yaşlılarımız. Onların temel istemi insanca yaşanabilir aylık ve gelire sahip olabilmek.
Bunun gerçekleşmesi için de; en düşük aylığın net asgari ücret düzeyine yükseltilmesi, aylıklara seyyanen zam yapılması ve refah payı verilmesi, bayram ikramiyelerinin en az asgari ücret kadar olması,evlerde bakım desteğinin artırılması, huzur evlerinin yaygınlaştırılması ve yaşlı dostu kentlerin oluşturulması.
4736 sayılı yasa uyarınca 65 yaş üstü yurttaşlar toplu taşımadan ücretsiz yararlanıyor. Lakin yasanın bu hakkı tanımasına karşın bazı illerde işgüzar otobüs şoförleri yaşlı vatandaşları “Beleşçi” diyerek araçlara almıyor, indiriyor. Bazı otobüs sürücülerinin yüz kızartıcı tutumu ve sözlerinden dolayı eli öpülesi yaşlı ve emekli vatandaşlar rencide oluyor. Yasanın tanıdığı olanağı kullanmak her yurttaşın hakkıdır. Kimse bunu engelleyemez. Devlet, toplu taşıma yapan araç sahiplerine belli tutarda ödeme yapıyor. Savundukları gibi beleşçi değil o insanlar.
Bazı utanmaz şoförlerin yaşlılara karşı zaman zaman kaba tutumlarını sürdürdüklerini medyadan öğreniyoruz. Başkent Ankara’da buna benzer bir olay gerçekleşmiş, hatta özel halk otobüsleri seferlerine ara vermişti. Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın ödünsüz tutumu sonucu eylemlerinden vazgeçmişlerdi. Hiç kimse 4736 sayılı yasa ile tanınan ücretsiz seyahat hakkının kullanılmasını engelleyemez.
Tehditkar, kaba otobüs sürücüleri ileri yıllarda yaşlı birey olacaklarını hesap etmeli, değerlendirmeli. Aynı tutum gelecek yıllarda kendilerine yapılsa, rencide olsalar gülerek mi karşılarlar acaba? Unutulmasın ki yaşam sürdükçe herkes bir gün yaşlı vatandaş olacak, toplumdan sevgi ve saygı bekleyecek. İleride kendine yapılmasını istemeyeceğin davranışları bugün başkalarına karşı uygulama.
Türkiye nüfusu giderek yaşlanıyor ve en yüksek yaşlı nüfusa sahip ülkeler arasında üst sıralara tırmanıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2024 yılı verilerine göre Türkiye’de 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus 5 yılda yüzde 20.7 artarak 9 milyon 112 bin kişiye yükseldi. Yaşlı nüfusun oranı genel toplam nüfus içindeki oranı 2019 yılında yüzde 9.1 iken 2024 yılında yüzde 10.6’ya çıktı.
Aslında günümüzde 65 yaş ve üzerindekilerin yaşlı sayılmaları dünyada tartışılıyor. Aynı değerlendirmelerin ülkemizde de yapılması gerekiyor. Zira, dünyada ve Türkiye’de ortalama yaşam süresi giderek uzuyor. Yaşlı nüfus oranının genel nüfus içinde yüzde 10’u aşması, yaşlı sayısının artmasına rağmen toplam nüfus içindeki payının düşük oranda kalması Türkiye’yi şimdilik “genç ülke” konumunda tutuyor. Ancak ileri yıllarda daha yaşlanacağı kesin. Artan yaşlı sayısı bunun kanıtı.
Siyasetçiler bu nedenle sürekli genç nüfus artışının önemine vurgu yapıyor. Tabii genç nüfusun karşılaştığı iş, aş, eğitim ve gelir gibi temel sorunları ortadan kaldırmak zorundayız. Genç nüfus artışına koşut istihdam olanakları yaygınlaşmıyorsa o toplumun büyümesi çok sağlıklı olmuyor, dev işsizler ordusu oluşuyor.