Kazakistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Prof.Dr. Canseyit Tüymebayev, “Bizim görevimiz dünyada Türk birliğini sağlamak” dedi.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) ‘Kazakistan Kültür ve Tanıtım Günleri’ kapsamında Halkbilimi Araştırmaları Topluluğu tarafından ‘Yeni Stratejik Ortak: Kazakistan En Gelişmiş 30’a Doğru’ paneli düzenlendi. Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde düzenlenen panele Kazakistan Ankara Büyükelçisi Prof.Dr. Canseyit Tüymebayev, Vali Yardımcısı Mehmet Ali Karatekeli, OMÜ Rektörü Hüseyin Akan, Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Mahmut Aydın, öğretim üyeleri ve çok sayıda öğrenci katıldı.

Panel öncesi ‘Kazakistan - Türkiye ile İlişkiler’ fotoğraf sergisinin açılışı yapıldı. Ardından Kazakistan’a özgü el işi ve sanat sergisi gezildi. Serginin açılışını Kazakistan Ankara Büyükelçisi Prof.Dr. Canseyit Tüymebayev, OMÜ Rektörü Hüseyin Akan yaptı.

KAZAKİSTAN’I İLK TANIYAN ÜLKE TÜRKİYE

Sergi açılışı sonrası ‘Yeni Stratejik Ortak, Kazakistan En Gelişmiş 30’a Doğru’ panel düzenlendi. Panelde açılış konuşmasını yapan Panel Yöneticisi ve OMÜ Rektörü Prof.Dr. Hüseyin Akan, “Kazakistan Cumhuriyeti çok genç bir devlet ve köklü bir ülke. Nüfusu 16 - 17 milyon ama yüzölçümü Türkiye’nin 3,5 katı. 130’un üzerinde etnik grup ve onlarca farklı inanış içeren ama bir arada yaşamayı başarabilmiş bir millet ve ülke. Çünkü büyük devletler farklı etnik gruplar ve farklı inanışları bir arada yaşayabilmeyi becerebilmiş devlettir. 1998 yılında kişi başına düşen gayri safi milli hasılat bin 500 dolar iken 2012 yılında ise 12 bin dolara ulaşmış. Çok hızlı bir büyüme ortaya koymuş. Yine 106 milyar dolar şimdiye kadar dış yatırım almış. Yani dünya ülkelerinin ve yatırımcılarının da cazibesi olan bir ülke olmuş. Bizi sevindiren Kazakistan Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk ülkenin Türkiye olmasıdır. Bu aynı zamanda Türkiye’nin bir sorumluluğudur. Biz Orta Asya’da hep birlikte yaşarken yani aynı kardeş çocukları olarak yaşarken, aynı dili konuşurken, bizim atalarımız orada kardeşlerinin bir kısmını orada bırakıp kendileri buraya göç ettiler. Kanımız bir, dilimiz bir, kültürümüz bir. Özellikle Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra bağımsızlığını ilan ettiği ve devamındaki süreçte Kazakistan’ın büyük bir şansı Nursultan Nazarbayev gibi bir lidere sahip olmaları. Buna sahip olmayan ülkelerdeki istikrarsızlığı hep birlikte daha sonraki yıllarda gördük. Böyle bir lidere sahip olmaları Kazakistan’ın büyük bir şansıdır. Aslında kardeş olmamız, dilimizin benzer olması, rahatlıkla anlaşıyor olmamız bütün ilişkilerimizi çok daha güçlendirmemiz gerekiyor. Bu konuda üniversitemiz bir kısmını üstüne düşen görevi yapmaya çalışıyor. Üniversitemizde 25 tane Kazak kökenli öğrencimiz var. Bunun daha da artmasını ve gerek öğrenci gerekse de öğretim üyesi değişikliklerinin de önümüzdeki süreçte artık başlamasını ve artarak da devam etmesini diliyorum” diye konuştu.

Rektör Akan’ın konuşmasının ardından OMÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. İlhan Aksoy, ‘Tarihi süreçte Türkiye - Kazakistan ilişkileri’ ve OMÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Sait Sönmez, ‘Bağımsızlık sonrası Kazakistan ve Dış Politikası’ konulu panel verdi.

"TÜRKİYE’YE SAYGIMIZ ÇOK BÜYÜK"

Ardından Kazakistan Ankara Büyükelçisi Canseyit Tüymebayev de ‘Geleceği Birlikte İnşa Etme’ konulu bir konuşma yaptı. Panelde Tüymebayev, “Kazakistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerimizin canlanması için böyle aktivitelerin önemi büyük. İnşallah bundan sonra Kazakistan’a öğretim üyelerinden ve öğrencilerden oluşan bir heyet organize ederek bulunmasını isterim. Bundan sonra sizlerle beraber çalışalım. Bu eksikliğin yerini doldurmak lazım. Bizim bir atasözümüz var, ‘Yüz kere duymaktansa, bir kere görmek daha iyidir.’ Uzun yıllar yaşayan, sizleri 12. yüzyılda buraya uğurlayan kardeşleriniz halen Orta Asya’nın göbeğinde sizleri bekliyorlar. Daha sıcak ilişkilerde bulunmak istiyorlar. 2 milyon 700 bin kilometrekareyi koruyarak halen oradayız. Büyük iki devlet olan Rusya ve Çin arasında yaşıyoruz. Bugüne kadar yerimizden çok mutluyuz. Uzun yıllar pek çok savaşlar oldu. Böyle topraklarda olmak kolay değil. 1913 senesinde dünyadaki nüfusun sayıldığında Türk Cumhuriyetlerinde birinci sırada Türkiye, ikinci sırada da Kazak nüfusu vardı. O zamanlarda 10 milyon Kazak vardı. 1991 senesinde Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra bağımsız Cumhuriyet oldu. Kazakistan’ın kurulması resmi olarak aslında 1922 yılında olmuştur. Kazakistan’ın bugünlerde 17 milyon nüfusu var. Yurt dışında 5 milyon kazak kardeşimiz yaşıyor. Bağımsızlığı kazandığımız zaman biz 2 büyük problemle karşılaştık. Birincisi bağımsızlığı kazandık ama bağlantılar kesildi. İkincisi biz aynı zamanda sosyal bir sistemden kapital bir sisteme geçtik. 1992 basından 2000 senesine kadar geçiş dönemi yaşadık. Hem kendimizi toparlamaya çalıştık hem de pazar ekonomisinde yaşamaya alışmamız gerekiyor. Bunları toparlamak kolay olmadı. Büyük kayıplarımız oldu ama inanıyorum ki 2000’li yılların sonunda daha iyi olacaktır. Daha büyük hedeflerimiz var. Bugünlerde Kazakistan Avrasya ülkesi olarak kabul edilir. Okuma yazma oranımız yüzde 99.5 olan ülkedir. Kazakistan ile Türkiye arası 1999 yılında canlanmaya başladı. Türkiye ile aramızdaki bağlar gitgide kuvvetlendi. Örf adet kardeşlik akrabalık sistemimizi kaybetmeden birlikte yaşadık. Bizim görevimiz dünyada Türk birliğini sağlamak. Merkezi İstanbul’da bulunan bir Türk Birliği var. 2010 yılında iki cumhurbaşkanının katılımında bir Türk Akademisi kuruldu. Orada Türk müzesi ve Türk kütüphanesini kurduk. Hedefte Türk dili sözlükleri, Türk dili gramerleri ve Türkoloji bilim adamlarının yazıları yayımlanacak. En önemlisi Türk dünyası manevi külliyatı hazırlıyoruz. Kazakistan’da Türkiye Cumhuriyeti'ne saygımız çok büyük. Türkiye her zaman yanımızda oldu. İlişki bağımız her gün arttı” şeklinde konuştu.

Panel sonrası Büyükelçi Tüymebayev, Rektör Akan’a büyük anlaşmalara imza atmasını dileyerek, Kazak desenli kalem ve diğer panelistlere de kitap hediye etti.

Panel sonrasında da Kazakistan sanatçılarından Şemsigül Jakupova tarafından Dombra resitali sergilendi.