Ramazan ayı yaklaştığında önemli habercilerinden olan Berat Kandili idrak edilirken en çok hatırlanan ifadeler “şifa isteyene şifa, af dileyene af, …” İşte geldi ve envaı çeşit bereketiyle gönüllerimizin inşirahına, hanelerimizin neşesine vesile oldu. Yok mu isteyen dercesine, gerçekten inanarak ve yalnızca Allah'tan bekleyerek ne istersek nail olacağımız bir bereket söz konusu bu ayda. Ramazan ayı, maddi ve manevi pek çok şifa kaynağını beraberinde getirmektedir. Az ve vaktinde yemek, en büyük beslenme disiplinini ifade etmektedir. Elbette en çok şu salgın hastalıktan ve beraberinde getirdiği sosyal sorunlardan halas olmak ilk dileğimiz. İnsan, ruh ve bedeniyle bir bütün olarak insandır. Hem ruhunun hem de bedeninin beslenmeye ve sağlıklı olmaya, çeşitli dertlerden şifa bulmaya ihtiyacı vardır. On bir ayın sultanı bize her yönüyle şifa vesilesi olan bereketli bir iklim ve mevsimdir. Bu bereketin kaynağı, elbette varlık sebebi olan Allah kelamı Yüce Kitabımızdır. Kur’an-ı Kerim adı üzerinde hem arayıp da bulunamayacak kadar değerli, hem de manevi ikramları esirgemeksizin sunan olağanüstü cömert bir kitaptır. Resul-i Ekrem Efendimizin Kur’an-ı Kerim ile olan münasebetinin bereketiyle, karşılaştığı bütün buhran ve bunalım ortamlarından, göğsünü daraltan vaziyetlerden sıyrıldığını, gönül huzurunda ve öz güveninde hiçbir aşınma olmadan kulluğuna, peygamberlik görevine ve sosyal ilişkilerine devam ettiğini bilmekteyiz. Kalabalık ortamlardan uzak kalarak ve tedbirlere uyarak salgın hastalıktan korunmak önemli bir sorumluluk elbette. Bununla birlikte toplumsal yalnızlık denilen kalabalıklar arasında yalnız hissettiren ruh halinden de kurtulmanın bir fırsatı olmalı bu durum. Zira artık kendimize, ailemize ve sürekli birlikte olduğumuz çevremize daha fazla vakit ayırmak, daha çok ilgi göstermek imkanına kavuşmuş oluyoruz. Kendimize ayırdığımız vaktin ciddi bir bölümünü mutlaka bütün ikramları şifa ve bereket olan Kur’an-ı Kerim’e ayırmalıyız. Dinin direği olan namaz ve tenha ortamda tefekkür de bulunmaz bir kendini onarma imkanıdır. Sınırlarımızı ve sorumluluklarımızı gözden geçirmek, hele bunları Kur’an nuru ile ve onun zaviyesinden bakarak yapmak ne büyük zenginlik. Kur’an-ı Kerim’de anlatılan peygamber kıssalarında ne kıymetli dersler vardır. Fakir veya zengin, güçlü veya zayıf, sağlıklı veya hasta, genç veya yaşlı, yönetici veya çalışan, baba veya oğul, erkek veya kadın, suçlu veya suçsuz neredeyse hayatın bütün renklerinden şahsiyetlerin vahye muhatap oluşuna dair örneklerin başarılı bir kulluk ile sonuçlandığını gördüğümüz ibret numuneleri var orada. Bizim de kendimizden çok şey bulabileceğimiz, harap olan yönlerimizi onarabileceğimiz, bireysel ve toplumsal hastalıklarımızdan şifayab olarak çıkabileceğimiz bir vesile olsun bu ay. Kur’an-ı Kerim’in ve meşguliyetimizin merkezine yerleştirmeye çalıştığımız tüm salih amellerimizin kulluğumuzu kaliteli, benliğimizi sıhhatli kılarak bayrama kavuşmamıza vesile olmasını diliyorum. Selam ve dua ile... Naci YALÇINKAYA/ Vezirköprü İlçe Müftüsü