Kıymetli okuyucularım, “Hiçbir baba emekli olduktan sonra çalışmak istemez; ama çoğu baba, hayata değil, geçime karşı yeniden savaşır.”
Bu satırlarda bir baba konuşuyor…

Yıllarca ailesi için ter dökmüş, uykusuz kalmış, alın terini helal lokmaya dönüştürmüş bir baba. Şimdi altmış yaşında; kalbi hâlâ diri, aklı hâlâ üretken. Ama toplumun aynasında artık görünmez gibi…

Bir zamanlar her sabah işe koşan, çocuklarına güven veren o baba, bugün işsiz kalmanın ağırlığını omuzlarında taşıyor. “Emekli” deniliyor ona; sanki ömrün son durağıymış gibi. Oysa baba olmak, emekli olunamayan tek meslektir. Evdeki ışığı yanan her oda, onun yüreğine dokunur; sofraya konan her tabak, onun gayretini hatırlatır.

Toplumun bakışı ise çoğu zaman acımasızdır. Yaş almış birini gören, “artık yeter” der gibi bakar. Oysa o insanlar dün bu ülkenin direğiydi:

Yolları yapan,

Sınıflarda çocuklara okuma yazma öğreten,

Vatan nöbetinde sabahlayan,

Tarlada güneşin alnında çalışan…

Bugünse sadece biraz saygı, biraz anlayış bekliyorlar.

Bir baba, yaşlandığında çalışmak istemez aslında. Ama geçim sıkıntısı onu yeniden yollara düşürür. Bu artık bir zevk değil, bir zorunluluk hâlidir. Ve o baba, bunu söylerken bile utanır; çünkü gururuyla yaşamak, dilenmeden emek vermek ister.

Unutmayalım: “Hiçbir baba emekli olduktan sonra çalışmak istemez; ama çoğu baba, hayata değil, geçime karşı yeniden savaşır.”

Ve belki de tam bu yüzden, her sabah nefes alırken karşımızdakine bir selam vermek gerekir. Çünkü selam, görünmeyen kahramanlara verilen en sade teşekkürdür.

Nefes alırken karşındaki nefesdaşına selam ver…
Her sabah bir nefes alırsın ve bil ki o nefes yalnız senin değil. Yanında yürüyen, uzakta düşünen, bir nefesdaşın vardır, görünmese bile.

Selam ver ona, sessizce… Bir gülüşle, bir hatırlamayla, çünkü hayat, birlikte alınan nefesle güzelleşir. Ve selam, insanın insana en sade hediyesidir.

Hoşça kalın, gönül nefesiyle kalın.

Kazım İlhan
Sosyolog ve Aile Danışmanı