Ege Üniversitesi (EÜ) Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak öncülüğünde ’sanayi bitkileri’ olarak da isimlendirilen endüstri bitkilerine yönelik çalışmalar için anabilim dalı oluşturma çalışmaları meyvesini verdi. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) onayıyla Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü çatısı altında çok disiplinli olarak “Endüstri Bitkileri ve Teknolojileri Anabilim Dalı” kuruldu.

Türkiye’de tahıllardan sonra en çok yetiştirilen tarım ürünlerini oluşturan endüstri bitkilerinin; doğrudan tüketilmeyip fabrikalarda işlenerek katma değer kazandığını ve kullanıma hazır hâle getirilen ürünlerin kaynağını oluşturduğunu ifade eden Rektör Budak, “Endüstri bitkilerinin ülke ekonomisi için çok büyük bir önemi ve potansiyeli bulunuyor. Ege Üniversitesi olarak bizim de içinde olduğumuz projeler, ülke ekonomimize katkıda bulunacak çalışmalar yürütüyoruz. Bu kapsamda ‘Endüstri Bitkileri ve Teknolojileri Anabilim Dalı’nda sektöre dönük araştırmalar gerçekleştirilecek. Aynı zamanda da sektörlere uzman elemanlar yetiştirecek. Emeği geçen tüm hocalarımızı tebrik ediyorum” dedi.

Multidisipliner işbirliği

Anabilim dalının kuruluş aşamasında katkıda bulunanlara teşekkür eden Endüstri Bitkileri ve Teknolojileri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emre İlker, “Rektörümüz Prof. Dr. Necdet Budak hocamızın yön gösterici liderliği ve destekleriyle akademik hayatına başlayacak olan anabilim dalımızın hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim. Anabilim dalı başkanlığına şahsımı layık gören Rektör Hocamıza sonsuz teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunarım. Kuruluşu aşamamızdaki büyük destekleri için Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Bahri Başaran’a, Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Geren’e, Doç. Dr. Sıdıka Ekren’e, Doç. Dr. Gülsüm Öztürk’e ve bilim dalımız altında ders verecek olan tüm öğretim üyelerimize yapmış oldukları katkıları için teşekkürlerimi sunarım” diye konuştu.

Uzmanlık alanlarına yönelik eğitim

Endüstri bitkilerinin geniş yelpazeye sahip bir alan olduğunu ifade eden Prof. Dr. İlker, “Endüstri bitkileri; sadece yağ ve lif bitkileri değil, nişasta ve şeker bitkileri, keyif bitkileri, tıbbi ve aromatik bitkiler, konserve sanayisinde kullanılan sebzeler gibi bir çok bitki türünü kapsar. Tarım bilimlerinin yanı sıra, bunları katma değere dönüştüren tüm bilim dalları ve sektörleri, enstitümüzde temsil edilecek. Çünkü tarladan sofraya, fabrikaya, gıdaya, şeker ve şekerlemelere, yem sanayine, giysiye, ilaca, keyfe varıncaya kadar spesifik uzmanlık alanları var. Anabilim dalımız, anılan tüm bu uzmanlık alanlarını kapsayacak şekilde bir eğitim programı ile Türkiye’de bir ilki gerçekleştirecek. Anabilim dalımız, bölgesindeki özel sektör kuruluşları ile sık sık görüşmeler yapacak ve birlikte hangi projelere imza atılabileceği belirlenerek sektöre dönük araştırmalar gerçekleştirecek” bilgisini verdi.

"Yetişmiş insan talebi her geçen gün artıyor"

Biyokütle Enerji Sistemleri ve Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi (BESTMER) ile iş birliği yapacaklarını ifade eden Prof. Dr. İlker, “Farklı sektörlerden endüstri bitkileri yetiştiriciliği ve bunların işlenmesi üzerine yetişmiş insan talebi her geçen gün artıyor. Çok disiplinli bilim dalı şeklinde kurulmuş olan anabilim dalımıza, 12 farklı bilim dalından katılım sağlanmış ve toplamda 20 öğretim üyemizin desteği ile 28 adet lisansüstü ders içeriği hazırlanmıştır.İlk etapta yüksek lisans programı ile eğitimine başlayacak olan bilim dalımız, ileride doktora programı da oluşturabilmek amacıyla çalışmalarına devam edecek” ifadelerini kullandı.

"Öz kaynağımız olarak devreye girmeli"

Endüstriyel bitki üretiminin ekonomiye önemli katkıları olacağını söyleyen Prof. Dr. İlker, şöyle konuştu:

“Ülkemizin toplam bitkisel yağ ve yağlı tohumlar ithalat rakamları ise petrolden sonra en büyük değere ulaşmaktadır. 2018 yılında Türkiye 4 milyar Amerikan dolarını bu amaçla yurt dışına göndermiştir. İthalat sonucu elde edilen ürünler yine yurt dışına satılmakta, döviz kaybımız azaltılmaktadır ancak yine de bu paranın 1.3 milyar dolarını, ülkemizde başarılı bir şekilde yetiştirilmesi mümkün olan fakat küçük bir üretim alanına sahip durumdaki soya tohumu ve küspesi oluşturmaktadır. Ülkemizde, Ege Üniversitesi olarak bizim de içinde olduğumuz projeler ile GDO’suz soya çeşitleri tescil edilmiştir ve bunların üretimi yanında katma değere dönüştürülmesi ile Avrupa’nın talep ettiği GDO’suz soya ve yan ürünleri ülkemizden karşılanabilir hale gelecektir. Yağ bitkileri ayrıca stratejik bir öneme de sahiptir. Ülkemiz petrol fakiri bir ülke olması sebebiyle, stratejik olarak biyodizel ve etanol üretimini yapmaya mecburdur. Olası bir ambargo ya da kötü senaryo halinde bu kaynaklar öz kaynağımız olarak devreye girmelidir."

“Kenevir üretimini artırmalıyız”

Prof. Dr. İlker, “Lif bitkileri ve son zamanlarda hem dünyada hem de Cumhurbaşkanımızın teşvikleri ile ülkemizde kenevir tarımı yeniden hareketlenmiştir. Bugün dünyada 60 milyar dolarlık bir ciroya sahip olan kenevirin 2035 yılında 270 milyar dolarlık bir ciroya ulaşacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca ülkemiz kendi ormanlarını koruyabilmek adına kâğıt hammaddesini dışarıdan ithalat yolu ile karşılamaktadır. Ülkemizde yetiştirilecek olan kenevirden kâğıt üretimine geçilebilir ve 4 kez geri dönüştürülebilen ağaç kaynaklı kâğıt yerine 9 kez geri dönüştürülebilen kenevir kaynaklı kâğıt üretimi yapılabilecektir. Yine Cannabidiol (CBD) içeriği açısından tıbbi kenevir amacıyla tüm dünyada büyük bir rekabet söz konusudur. 30 yıldır elini kenevirden çekmiş olan ülkemiz, acil olarak kenevir tarımını artırmalı ve bunun endüstrisi için gerekli yatırımlar yapılmalıdır. Nitekim bazı holdinglerimizin yatırım hazırlıkları içerisinde oldukları bilinmektedir ve bunlardan bazıları üniversitemizden danışmanlık ve AR-GE hizmeti almaktadırlar” dedi.