Bitlis’in Ahlat İlçe Müftüsü Zahit Demirel, Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresinin 183’üncü ayetinde oruç ibadetinin Müslümanlar için farz oluşunun zikredilmesiyle beraber, orucun sonradan tutmak üzere kazaya bırakabileceğinin de belirtildiğini söyledi.
Ramazan ayı orucunun ergenlik çağına ulaşan akıllı her Müslüman’a farz olduğunu vurgulayan Müftü Demirel, mazeret olmaksızın Ramazan orucunun terk edilemeyeceğini belirtti. Demirel, “Ramazan orucunun terk edilmesi büyük günahlardandır. Bu hususta Hz. Peygamber (sas); ‘kim hastalığı ve bir ruhsatı olmaksızın Ramazan ayından bir gün oruç tutmazsa (ramazan ayının dışındaki) bütün günleri oruç tutsa yine bu orucu yerine getiremez’ buyurmuştur. Ramazan orucu, ancak bakara suresi 183. ayette zikredilen mazeretlere binaen kazaya bırakılabileceğine işaret etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresi 183. ayette; ‘sizden kim hasta ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar’ buyrulur. Bu ayeti kerimeden de anlaşıldığı gibi Ramazan ayı içerisinde oruç tutamayacak derecede hasta olanlar ile oruç tutması durumunda hastalığının artması veya tekrarlanmasından endişe ediliyorsa ve bu husus konusunda uzman doktorlar tarafından rapor edilirse, bu hastalık durumu oruç tutmamayı mubah kılan mazeretlerden sayılır. Hastalık konusunda dikkat etmemiz gereken husus hastalığın kalıcı bir etki bırakması veya ölüm riskini doğurması gibi ağır bir hastalık olmasına dikkat etmek gerekir. Hastalık ile ilgili teşhis ve rapor mutlaka güvenilir, konusunda uzman olan doktorların rapor etmesi gerekir. Yoksa ‘ben hastayım’ diyerek oruçtan vazgeçilmez. Hasta dahi olsak tutacağımız oruç hastalığımızı etkilemiyorsa, artırmıyorsa veya hayatı tehlike doğurmuyorsa hiçbir hastalık oruç tutmaya engel teşkil etmez. Örneğin şeker hastası olan birinin hastalığının oruç tutmamaya mazeret sayılabilmesi için bu konuda uzman olan güvenilir doktorlar tarafından ilaçlarının iftardan sonra alınması durumunda hastalığının artacağını ve hayatı tehlikenin söz konusu olabileceğini rapor etmesi gerekir. Şayet ilaçlarını iftardan sonra veya sahur vaktinde aldığı takdirde gün boyu idare edebileceği ve hastalığının kendisine tehlike getirmeyeceği yine uzman doktorlar tarafından söylenmiş ise bu durumda hastalık oruç tutmamaya mazeret sayılmaz. Hastalığın oruç tutmamaya mazeret olduğu durumlarda iyileşmediği sürece oruç tutmaktan sorumlu olunmaz. İyileştiği ve doktorların oruç tutabilirsin raporu vermeleriyle beraber kaza oruçları tutulmaya başlanır. Tutulmadığı günlerin sayısı kadar kaza oruçları tutulur. Şayet hastalık durumu devam eder ve doktorlar tarafından iyileşme umudunun olmadığı rapor edilirse, tutulmayan her bir günün orucu yerine bir fidye verilir. Fidye, bir fakiri bir gün boyunca doyurmaktır. Miktarı ise bir fıtır sadakası miktarıdır. Ancak doktorlar tarafından iyileşme ihtimalinin olmadığı raporuna binaen tutulmayan oruçlar yerine fidye verilmiş olsa bile günün birinde hasta iyileşir ve oruç tutabilecek duruma gelirse kaza oruçlarını da tutması gerekir. Oruç tutamayacak derecede yaşı ilerlemiş olanlar Ramazan ayında oruç tutmama konusunda mazeretli kabul edilmişlerdir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresi 184. ayette şöyle buyrulur; ‘(Hastalık ve hastalık gibi meşru bir sebeple) oruca zor güç yetirenler (oruç tutmazlar ve) bir yoksul doyumu fidye verir.’ Bu ayeti kerimede Cenab-ı Allah oruç tutamayacak derecede yaşlı olanların tutamadığı her bir gün oruç için bir fidye vermelerini emreder. Çünkü Ramazan orucunu tutamadıkları gibi kaza orucunu da tutamazlar. Onun için oruç tutamayacak derecede yaşlı olanlar tutamadıkları her bir gün oruç için bir fidye verirler. İsteyen her bir günün fidyesini tutamadığı günde verir. İsteyen Ramazan ayının sonunda tutamadığı oruçların tamamını fidyesini toptan verebilir. Daha önceden de belirttiğimiz gibi fidye miktarı fıtır sadakası miktarı kadardır. Bu yıl için fitre miktarı için belirlenen en alt miktar ise 10 TL’dir. Bu alt sınırdır bunun fazlası verilirse sevap açısından daha iyidir” dedi.