Görülmeye devam edilen 28 Şubat davasına mağdur, tanık olarak katılan eski Başbakan Tansu Çiller, 28 Şubat Darbesine ilişkin genişletilmiş değerlendirmede bulundu. Çiller, 28 Şubat’ın alışılmışın dışında bir darbe olduğunu belirterek, sürecin asıl mağdurunun ’Millet’ olduğunu vurgulayarak, "Millet kısa sürede iki GAP Projesi kadar fakirleştirildi" dedi.

"Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan 103 sanığın yargılandığı 28 Şubat davası bugün görülmeye devam ediyor. Mahkeme bir önceki duruşmada, dosyada mağdur, tanık sıfatıyla bulunan Tansu Çiller’in zorla getirilerek dinlenilmesine karar vermişti. Duruşmaya mağdur, tanık olarak katılan eski Başbakan Tansu Çiller, 28 Şubat Darbesine ilişkin genişletilmiş değerlendirmede bulundu.

"28 Şubat alışılmışın dışında bir darbedir"

Çiller değerlendirmede, "28 Şubat bir darbedir. 28 Şubat klasik bir darbe değildir, alışılmışın dışında bir darbedir. Bir günde olmamıştır, bir süreçtir. Belirli sayıda kişi tarafından, belirli bir anda gerçekleştirilmiş bir darbe değildir. Meşhur tabiri ile post modern bir darbedir. Üçlü bir yapının, bir sacayağının ortaklaşa gerçekleştirdiği eylem ve işlemlerden oluşan bir darbedir. Ülke içinde kimi askeri şahıslar ve onlara eklenen sivil kesimden bazı kişi ve kuruluşlardan, bazı medya kuruluşlarından ve bazı dış güçlerden oluşan bir darbe koalisyonu tarafından organize şekilde icra edilmiştir. Başlıca sivil toplum örgütleri bu organizasyonda rol oynamışlardır. Yakın tarihimizin bilincinde ve siyasetimizin hafızasında bir hançer gibi saplanmış eski bir resim vardır. İpe yürüyen eski bir Başbakanın, son, hazin bir bakışı. Siyasi tarihimizdeki ve siyasetçinin şuurundaki derin dehşet refleksi. Bunlar hiç kuşkusuz bir fotoğrafla kısıtlı değildir. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 bu refleksi yıllar boyu pekiştirmiş, bu çerçevede 28 Şubat inşa edilmiştir. İşte 28 Şubat darbesinde de cebren, korku salınarak, sindirilerek, baskı ve şantaj ile Meclis iradesinin üzerine yürünmüştür. Milletin belirlemiş olduğu Meclis çoğunluğu paramparça edilmiş, çoğunluk azınlığa, azınlık çoğunluğa dönüştürülmüştür. Klasik anlamda bir darbe olacağı beklentisi yaratılıp yaygınlaştırılarak, korku ve endişeler yaratılarak, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmazlarının başında gelen toplumun doğru haber alma özgürlüğü ortadan kaldırılarak, gerçeği yansıtmayan görsel programlar ve yazılı haberler ile toplum bir korku atmosferinin içine sokulmuştur. T.C. Anayasası ve Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan şekilde, cebir ve şiddet kullanılarak Hükümet, düşürülmeye çalışılmıştır. Bu süreçte, Milletin Meclise gönderdiği çoğunluk, bir başka iradeye teslim edilerek azınlığa dönüştürülmüştür. Milletvekillerinin kelepçelenip Meclisten çıkarılması ile milli iradenin Meclise gönderdiği çoğunluğun parçalanması ve Hükümetin sindirilerek, hükümet edemez hale getirilmeye çalışılması sonuç olarak aynı şeydir, aynı amaca hizmet eder. Millet iradesinin seçimle belirlediği çoğunluk, bir başka irade tarafından bu yöntemlerle azınlık yapılmıştır. 28 Şubat darbesi bu sürecin adıdır" dedi.

Ekonomik değerlendirme

Çiller, 28 Şubat ile ülke ekonomisine büyük bir darbe vurulduğunu ifade ederek, "Refahyol Hükümeti ülkeyi yönetiyordu. 5 Nisan 1994 Ekonomik Kararlarının uygulanmasının görülmeye başlanan olumlu sonuçları, 24 Aralık 1995 Genel Seçimi dolayısıyla kesintiye uğradıktan sonra Refahyol Hükümeti döneminde yeniden hissedilmeye başladı. Nitekim Türkiye, yıllık ortalama %7 büyüme oranı ile OECD Üyeleri arasında 1995, 1996, 1997 yıllarında üst üste 3 yıl (1995 yılı ve 1996 yılı başı Prof. Dr. Çiller’in Başbakanlığı, 1996 yılı ikinci yarısı ve 1997 ilk yarısı- Refahyol Dönemi) üst üste en çok büyüyen ülke oldu. Satınalma Gücü Paritesine göre GSYH itibariyle 1994 ve 1995 yıllarında dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkiye, 1996 ve 1997 yıllarında dünyanın 16. büyük ekonomisi olmuştur. Gerçekçi kur rejimi ısrarla uygulandı. Sıcak paracıların bizim bu gerçekçi kur politikalarımıza, yeni borçlanma enstrümanları ile borçlanma vadelerini uzatma gayretlerimize yönelik, aleyhimize muazzam lobi çalışmaları ve de yandaş medyaları vasıtasıyla saldırıları oldu. Dinlemedik. Sıcak parayı cezbedecek ortama müsaade edilmedi. Ülkeyi yıllık %8’e yakın büyütmeyi başardık. Emeklilere, çiftçilere, esnaf ve KOBİ’lere yüksek destek ve teşvikler verilerek sermayeyi tabana yayan, arz yanlısı, istihdam ve büyümeyi gözeten bir ekonomi politikası izledik. Kısacası geniş halk kitleleri Refahyol’dan memnun idi" ifadelerini kullandı.

"Asıl mağdur millet kısa sürede 2 GAP Projesi kadar fakirleştirildi"

28 Şubat sürecinin asıl mağdurunun olan Milletin kendisi olduğunu belirten eski Başbakan Çiller, "Milletin bu süreçte mağduriyeti çok büyük olmuş, her darbede olduğu gibi önemli ölçüde fakirleşmiştir. Refahyol Koalisyonunun ardından kurdurulan Anasol-D Hükümetinin gensoru ile düşürülmesinden sonra, 11 Ocak 1999’da kurulan, merhum Ecevit’in Demokratik Sol Parti Azınlık Hükümeti döneminde terörist başının Türkiye’ye verilmesinin ardından 18 Nisan 1999’da yapılan Genel Seçimlerden birinci parti olarak çıkan Demokratik Sol Parti önderliğinde kurulan koalisyon hükümeti döneminde yaşanan batık bankalar olayının maliyeti milli gelirin yaklaşık %1.5’na yakın ve ifade edildiği kadarıyla 231 milyar TL’dir. Millet, bu kısa sürede 2 GAP Projesi’nin maliyetine yakın olan bu tutar kadar fakirleştirilmiştir. Bankalar batmış, Millet fakirleşmiştir. Darbe koalisyonu tarafından kimi darbe generalleri kimi darbeci şirketlerin yönetim kurullarına atanmışlar, Milletin siyasi partilere, siyasete, kurumlara, hatta bir ölçüde demokrasiye olan itimadı sarsılmıştır. Dönemin Doğru Yol Partisi Prof. Dr. Tansu Çiller bu süreçte kuşkusuz mağdur edilmiştir. Ancak, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı kim olsa aynı şekilde mağdur edilecekti. Dolayısıyla, ben, bugün kendimden ziyade partimi mağdur görüyorum, merkez sağı mağdur görüyorum. Her şeyden daha önemlisi Milletimi mağdur görüyorum" dedi.