Korkulan oldu, Rusya, Ukrayna’ya savaş açtı. Rus savaş uçaklarının bombaladığı Ukrayna, adeta kan gölüne döndü. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in emri ile Ukrayna’nın doğusundaki Donbas’a özel askerlerle başlatılan operasyon, beklendiği üzere Batı yanlısı yönetimin başında olduğu Ukrayna’ya sıçradı. Dünya Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı nefesini tutarak izliyor. İleri sürüldüğü gibi Üçüncü Dünya Savaşı'nın çıkması görünmüyor. Lakin gerilimin süreceği, dünya ekonomisinin allak bullak olacağı, canların yitirileceği kesin. Putin’i savaşa iten en önemli neden, Ukrayna’nın NATO üyeliğine alınmasına yönelik ABD ve Batı ülkelerinin kışkırtıcı politikası, olası Gürcistan üyeliği ile NATO’nun Karadeniz’de rahatlıkla cirit atma hevesi. Putin, Karadeniz’in NATO’nun ve Batı’nın egemenliği altına girmesini istemiyor. ABD ve Avrupa’nın Karadeniz’i NATO denizine dönüştürme düşüncesine şiddetle karşı Rus lider. Aslında savaşın temelinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin 1991 yılında çökmesi üzerine 15 bağımsız devletin ortaya çıkması önemli etmen. Bu ülkelerden birçoğu AB ve NATO üyesi de oldu. Eski KGB çalışanı olan Putin, dağılmayı hiç hazmedemedi, hep yeniden büyük Rusya’nın hayali ile yaşadı. Devlet Başkanı olduğundan bu yana düşünü gerçekleştirmek için çaba gösterdiği aşikar. Sahip olduğu devasa doğalgaz ve petrol birikimlerini Batılı ülkelere karşı koz olarak kullanan Putin, görevi boyunca nükleer alanda ilerlemesiyle dünyaya kafa tutacak düzeyde güçlendi. Ekonomisi de son derece sağlam olunca ABD ve Avrupalı ülkelerin yaptırımlarına boyun eğmedi, eğmez de... Çünkü AB üyesi ülkeler doğalgazda büyük ölçüde Rusya’ya bağımlı. Karadeniz’in karşı kıyısında yaşanan savaş, ülkemizi çok yakından ilgilendiriyor. NATO üyesi olsak bile çıkarımız gereği Rusya ve Ukrayna ile ticari, askeri anlaşmalar ve işbirliği mevcut. Doğalgaz ithalinin üçte ikilik bölümü Rusya’dan karşılanıyor. Buğday ve diğer hububatı en çok bu ülkeden alıyoruz. S400 füzelerini Rusya’dan satın alarak TSK’ya kazandırdık. Ukrayna’dan da doğalgaz ve hububat ithal ediyoruz, Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) sattık. Savaşan iki ülke Rusya ve Ukrayna ile sıkı ekonomik ve askeri işbirliğimiz sürüyor. Hal böyle iken Türkiye’nin NATO üyesi olmasına karşın ABD ve Avrupa’nın gazına gelmeden ulusal çıkarı gereği tarafsız kalması şart. Boğazlarda Montrö Anlaşması kurallarına uyulması kaçınılmaz. Akılla ve sağduyu ile yürütülecek dış politika sayesinde savaştan ötürü ulusal, ekonomik ve askeri anlamda bir şey kaybetmeyiz. İkinci Dünya Savaşı’nda Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün tarafsız politikası ile Türkiye, ekonomik anlamda güçlük yaşasa bile savaşın acılarından uzak kalmayı başarmıştı. Hala o günlerde yaşanan ekmek kıtlığı günümüzde bazı politikacılar tarafından “İnönü zamanında ekmek yoktu” diye eleştiriliyor. Aslında bunlara en güzel yanıtı İnönü, kendisini suçlayan bir çocuğa ”Sizi ekmeksiz bıraktım. Ancak babasız bırakmadım” diyerek ta o zaman vermişti. Demem o ki, savaş çok büyük felaket ve can kıyımı. Ne olursa olsun savaşmaktan çok barışa gereksinimi var dünyanın. Putin’in dinmeyen hırsı ile başlayan savaşın tez zamanda bitmesi en büyük dileğimiz...