Oy derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip,
Kılma derman ki helâkim zehr-i dermanındadır.
Üstte Fuzulî beytindeki koyu kısmın aslı aşk derdiyle. İlahî aşk bu. Şiir kişisi onunla hoştur. İlahî aşk, dünyayı hiçe sayan sevgi-hoşgörü temelli tasavvuf felsefesinden kaynaklanır. İslamı doğru anlayan şairlerimizin dile getirdikleri bu felsefe devam etseydi, devrim yasaları arasında tarikatların kaldırılması olmazdı. Katli vacip sözünün özü şiddet-terör kültürü bizde yoktu. Sonradan dünya nimetlerine yönelen tarikatlar bulaştırdı. Çok partili hayatımızda da oy derdine (aşk) çare görüldüler. Emperyalist güdümlü sol ve seküler ayrılıkçılığa ek fitne ocakları mı, değiller mi? Maziye bakıp atiyi görmeli!    
15 Temmuz neydi? Ayrıca şunu da hatırlayalım: Huylu  ne huyundan gerçer ne suyundan atasözüne rağmen Meclis dışı çözüm süreci akil kurulu oluşturulmuştu hani! Sanki aklı başında örgüttü karşıdaki de ünlü akiller ikna edecekti. Sonuç? Ün akil mi yapar ki insanı? Sorunu kavramak için halkın ruhuna girmeyi öneren tek kişi olmadı. Hiç unutamam! Van’dan Bodrum’a göçüp taş ustası olmuş biriyle duvar örerken aramızda gelişen şu diyalog ardından donup düşünekalmıştım:
─ Senin gibi buralarda ekmeğini taştan çıkaran çok hemşerin var, niye hep beraber olup da yörenizin gençlerinin dağa çıkışlarına engel olmuyorsunuz? Yazık değil mi o gençlere?
 ─ ABD izin vermez ki! Aklı idraki yetersizler ABD ipine takılı kuklalar değil mi dünyanın her yerinde? Akıllı olanlar değil ki ipe takılanlar. Öfke dolu cellat ruhu yüklenmiş, celladına aşık o kadar çok cahilimiz var ki bırakırlar mı boş?  
─ Siz de bırakmayın.
─ Düşmanın fitne zehrine panzehir bulamıyorsa devletemiz, biz ne yapabiliriz? Türk millî ruhu dillerinden düşmüyor hiç baştakilerin. Kürt millî ruhu da yok mu? Türk-Kürt ruhunun bütünleştirilmesi yolunda bu cumhurbaşkanına kadar kimse adım atmamıştı. Ama o da düştü tuzağa, husumete taraf edildi artık. Hem Ortadoğu şiddet ruhunu din adına baş tacı edenler de yönetim eliyle güç kazanmıyor mu, tarikatlar nasıl sardı her yanı? Bu da başka tuzak değil de ne? 
Gel de düşünme! Ustanın sözleri halkça bilgelik mi sosyolojik bilimsellik mi? Anadolu halkının bir ruhu vardı giremedin diye aydını suçlayan Yakup Kadri’nin Yaban romanını hatırladım. Türk-Kürt millî ruhlarını emperyalizmin tuzaklarından korumak için bütünleştirme lafı siyaset sahnesinde çok yönlü incelenmeli! Gelinen içler acısı noktaya dikkat! Vesayet ve sinsi cemaate dersini verip milletine destan yazdıran cumhurbaşkanı, oy derdiyle nasıl şiddete bulaşmış değneğin bir ucunu kesip atarken diğer ucunu avuçlar da bir de ona millî ve yerli der? Güya şimdi şiddete karşılarmış, geçmişte kalmış terörle iltisakları. 2015 seçiminde saz eşliğinde Türkiye partisi türküleri dinlemiştik de ne olmuştu? Hani iyi sallamışlardı iktidarı ya oy derdiyle şimdi de farklı bir salıncak daha mı kurulmak isteniyor acaba? 
Kimi sağa kimi sola kimi de bilmem hangi sokağa girdi ülkücü vatanseverler de! Hepsi nefse tutsak, birbirine tuzak kurar, kurşun atar oldu. Ne acı! Oy derdiyle parça pinçik olup ittifaklarda kümelendi siyasetçiler. Niye ve nereye diye sorulası değil mi? Demokrasimize kara saplı bıçak gibi saplanan yepyeni terör kaynağı etnik-dini senaryo tuzaklar mı üretilecek? Oy derdinden yine bir hoş partiler hatta sarhoş desem yerinde olmaz mı? Haktaraf olabilme sorumluk duygum içinde akademisyenlerle kanaat önderleri iletişimimden şu çarpıcı ilginç yaklaşımları seçtim:
Prof.Dr.Ismail Hakkı Aydın: Kur’anı anlamıyoruz, tamamen makam üzerine okuyoruz. Âli İmran Süresinin 191. Ayeti karşısında kendimi bilime vermek zorunda kaldım. Çünkü Kur’anı okudukça bilime daha fazla sarıldım, bilime sarıldıkça Kur’an’ın ehemmiyetini anladım. Kur’an matematik üzerine kurulmuştur. Ayet diyor ki biz her şeyi ölçü üzerine yaptık. Siz de yapacağınız her şeyi ölçü üzerine yapın, asla hesap yapmakta sahtekârlık yapmayın diyor. Sakın ilmi olmayanın peşinden gitmeyin; üfürükçülerin, dalaverecilerin peşinden gitmeyin diyor.           
Prof.Dr.Mehmet Çelik: Adaylık referansı için gelenlere sordum: Memleket idaresi için fikrinizi anlatacak birkaç cümle diyecek var mı? Çıt çıkmadı. Siyasete fikir üretecek düzeye gelememiş insanları listelemekle memleketi yönetemeyiz.  Tüm partilerde menfaat koşuşturmacası çok, ehil mi değil mi bakan yok! Üzüntüm milleti için yaptıklarıyla dünyada etki uyandırmış Tayyip Bey’in kaybetmesi olur. Partisi nasıl bu hale geldi? Halkla el ele çare üretecek ekibi nereye kayboldu?  
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu: Sistem içinde ülkücülerin sesi kısık kalmasın diye Sinan’ın imza toplaması için destekleyici açıklama yaptım ama şansı yok! Siyaset hep ben bilirim diyerek yürümez, bizim arkadaşlarımızın çoğu maalesef ortak akıldan beslenemiyor. Bu dönem Kılıçdaroğlu daha şanslı, Türkmen aileden ve millî birlik politikası izleme çabası içinde, buna zararlı işler yapacağını sanmam. Bu dönem sonrası yeni bir anlayışı ve partisini getirecek, sessizce izlemek gerek.
 7 bölge çok takipçilli kanaat önderlerinin aşağı yukarı ortak beyanı da şöyle: Bizden dedik, gönül verdik, oy verdik bu iktidara ama orta direk de bel verdi, yeni umut diye yöneldiklerimiz belli olanlara da çekilin önümden de koluma girin hemen, düşerim yoksa! Sizi ben çıkarmadım mı ortaya? Ahte vefa isterim dendi. Sessiz çoğunluk şaşkın ve kararsız! 
Bu sözlere anlam verirsek başta tarikat, seccade, katli vacip, cihat…üzerine haber, yayın, sosyal medya tartışmaları ve diğer yorumların işareti ne? Düşünülesi mi, değil mi? Çok parçalı oradan oraya savrulan vekiller Meclisi ile zorda kalan bir cumhurbaşkanı olur ama kim olur? Net değil! İhtimal uyan da efendi olma sakın halka bir daha, yenilen de muhannete minnet ettirecek oy derdine düşme diye ders verecek millet! Çözüm yoksa geçime, olmaz oy derdine çare!