Bir yanda gündeme bomba gibi düşen rüşvet iddiaları, bir yanda şarkıcı Gülşen’in tutuklanması, diğer yanda yeniden canlanan erken seçim tartışmaları. 
Ülke ardı ardına gelen bomba iddia ve haberlerle çalkalanıyor. Ortalık toz duman. Her gün bir iddianın, çürümenin, akla ziyan tutumların gündeme düşmesi toplumu şaşırttığı kadar üzüyor da.
Suç örgütü lideri Sedat Peker’in geçmişte görev yapmış üst düzey bürokrat ve vekillerin karıştığı akçeli konulara ilişkin açıklamaları, canlılığını koruyor. Muhatabı olanların net dille yalanlayamadığı iddialar öyle görünüyor ki daha çok konuşulacak, iktidar ile muhalefet arasında salvolar sürecek.
Cılız sesle yalanlanmaya çalışılsa bile suç örgütü liderinin dile getirdiği akçeli konular öyle yenilir yutulur gibi değil. Eğer aslı astarı yoksa, söz konusu kişilerin kendilerine yönelik savları kanıtlarıyla çürütmeleri, mal varlıklarını kamuoyuna duyurmaları gerekmez mi? Hem yargı neden el atmıyor böylesine kirli yozlaşma ve çürümeye? Daha çok su kaldırır bu açıklamalar.
Sanatçı Gülşen’in İmam Hatip Okulu mezunlarına yönelik sözleri onur kırıcıydı. Orkestra arkadaşına şaka amacıyla söylense bile kalpleri inciteceğini, bu okulu bitirenleri üzeceğini öngörmeliydi. Düşünülmeden ağızdan çıkan sözün bumerang gibi kendini vuracağını hiç hesap edemedi Gülşen. Dört ay önce bir konser sırasında söylediği talihsiz sözün bedelini tutuklanarak ödedi. Niye dört ay önce değil de şimdi? Öyle ya neden o zaman gereği yapılmadı?
Gülşen çirkin, irite edici söylemde bulunsa bile tutuklanmaması gerekiyordu. Yetkin hukukçular sözünden ötürü ceza alsa dahi bunun tutuklanmayı zorunlu kılmadığı görüşünde. Tutuksuz yargılansa yoğun tepki çekmez, protestolar yaşanmazdı. Aslında birilerinin gözüne batan giyimi, kuşamı ve konserlerindeki söylemlerinden ötürü hapse atıldığını düşünmekten de kaçınmıyoruz.  Neyse adalet yerini buldu, Gülşen özgürlüğüne kavuştu.
Bırakın insanlar ne istiyorsa onu giysin, farklı düşünsün, gönlünce yaşasın. Bu başı açık için de geçerli başı kapalı için de. Aynı tornadan çıkmak zorunda değiller. Yaşam alanlarına müdahale etmek, bundan ötürü hele hele hapis gibi cezai yaptırım uygulamak “yasaklarla mücadele ettiğini” her platformda ısrarla dile getiren iktidara uygun değil.
Hürriyet gazetesinin siyasi iktidara yakın yazarı Abdulkadir Selvi, birden erken seçim tartışmalarını gündeme taşıdı. Selvi, görüştüğü AKP’li milletvekillerinin “kasımda erken seçim olabilir” sinyali verdiğini yazdı. 
Daha önce kesin dille “erken seçim yok” yazılarını köşesine aktaran Selvi’nin aniden konuyu işlemesi kafalarda soru işareti oluşturdu. Öyle ya iktidarın içinden edindiği kulis bilgilerini okura aktarmakla mahir olan Hürriyet gazetesinin yazarı, neden erken seçimi yazdı? 
Kulislerde erken seçimin kasım değil, 2023 yılı mayıs ayında yapılacağı kuvvetle dile getiriliyor. Cumhur İttifakı’nın seçim yasalarında gerçekleştirdiği yeni düzenlemenin bir yıl geçmeden olası seçimde uygulanamayacağı, bu sürenin 2023 Nisanında dolacağı göz önüne alınırsa, kasımda erken seçim zor.
Lakin siyasette 24 saat çok uzun süre. Önümüzdeki eylül ayı veya TBMM’nin çalışmalarına başlayacağı ekimde yeni gelişmeler olabileceği de ıskalanmamalı...